Siyasi kinleri gözlerini kör etmiş

A -
A +
On gündür ülkemizin otuzdan fazla şehrinde, yüz seksenden fazla yangınla mücadele ediliyor. Yangınları söndürmek için neredeyse bir seferberlik hâlinin hâkim olduğuna şahit oluyoruz. İlgili bakanlıklar ve kurumlar sahip olunan tüm imkânları ile alanda çaba içindeler. Tek kaygısı ateşi söndürmek olan yöre halkı ve gönüllüler, canhıraş bir şekilde gece gündüz demeden ve yüksünmeden çalışmaktalar.
Bir taraftan bunlar devam ederken, maalesef diğer taraftan yangını topluma sıçratmak isteyenler akla hayale gelmeyecek atraksiyonlar içindeler.
Ortak bir tehdidin yaşandığı bu ortamda bile, siyasi kinleri ve başarısızlıkları gözlerini kör etmiş, akılları başından gitmiş, kalpleri kararmış, vatan millet duygusu körelmiş, insani özellikleri zayıflamış bir kitleye şahit olduk.
Öyle anlaşılıyor ki, bu garip kitle için artık neyin doğru neyin yanlış, neyin faydalı neyin zararlı, neyin iyi neyin kötü olduğunun hiçbir önemi yok.
Ne yaşanırsa yaşansın, odaklandıkları tek bir nokta var: AK Parti iktidarı son bulsun ve Recep Tayyip Erdoğan gitsin!..
Bu yüzden;
Her gelişme bu perspektiften değerlendiriliyor.
Millet yangını söndürmek için uğraşırken, bunlar yalanın peşinden kan ter içinde koşuyorlar. İlginçtir hiç de yorulmuyorlar.
Ne terör örgütlerinin yaptıklarını görüyorlar ne de Türkiye karşıtı kampanyayı. Hatta “Buradan bize bir şey çıkmaz mı?” diye el ovuşturuyorlar.
İktidara ve Erdoğan’a kilitlendikleri için, Türkiye’ye karşı bir operasyon çekildiğinde ülkeyi unutuyorlar. Bu yüzden ya sessiz kalıyorlar ya da operasyonun parçası oluyorlar.
Bir doğal afet olduğunda; yapılanlara karşı gözler kapatılıyor, kötülükler iyiymiş gibi algı süreci devreye sokuluyor.
Hızlı bir şekilde kötü gelişmeler iyi ve meşru gibi sunulurken, yapılan iyi işler kötü, gereksiz veya yetersiz diye itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.
Yunanistan’da yangın, deprem ve sel gibi doğal afet meydana geldiğinde hemen “Empati pıtırcığı” hâline dönüşüp, Yunanlılarla dayanışma içine giriliyor.
Yaşadıkları ülkede, yani Türkiye’de aynısı olduğunda, hemen bütün beddualar okunuyor, “Empati pıtırcığı” garip bir tipe dönüşüyor. “Bizimkilerden, bu devletten, kurumlardan bir şey çıkmaz…” tezviratıyla başlanılıp kötülüğe doğru yol alınıyor.
Konya örneğinde olduğu gibi, husumete dayalı bir katliamdan bile etnik çatışma çıkarılmaya çalışılıyor.
Meşru yollardan iktidar umudunu yitirdikleri için yangından ve doğal afetlerden siyasal iktidar çıkarma peşine düşüyorlar.
Bunun için; yalanlar devreye sokuluyor, millet yangınla mücadele ederken, kendilerinin de kadrajda olduğunu unutarak, aynı alanda operasyon videoları çekiliyor. Kafalarının üstünden helikopter uçarken “Nerede bu helikopterler” diye bağırılıyor.
Çirkinliklerini ve dezenformasyonlarını rahat bir şekilde yapmalarına fırsat verilmediği için Ülke TV mensuplarına söz ve davranışla milletvekili ve çalışanları tarafından saldırılıyor.
Ülkeyi aciz, yetersiz, yönetilemiyor gösterme amaçlı uluslararası alanda Türkiye karşıtları tarafından dezenformasyon amaçlı başlatılan HelpTurkey (Türkiye’ye yardım) kampanyasının peşine takınılıyor.
“Ha gayret! Siz dışarıdan, biz içeriden şu işi halledelim” derdine düşüyorlar.
Son günlerde yaşananlar bana II. Abdülhamid’i ve döneminin muhaliflerini hatırlattı.
Bugün Erdoğan muhaliflerinde olduğu gibi, o dönemin muhalifleri de “II. Abdülhamid gitsin de isterse İmparatorluk batsın” yaklaşımıyla hareket ettiler.
Yıldız Hamidiye Camii çıkışında Abdülhamid’e Ermeni teröristler tarafından suikast düzenlendiğinde “siyasi kininden gözleri kör olanlar” suikastçıları “devrimci” olarak görüp alkış tuttular. Şiirler yazdılar.
Suikastın sonuçsuz kalmasına üzülen Tevfik Fikret, “Bir Anlık Duraklama” (Bir Lâhza-i Ta'ahhur) adlı şiirinde iç çekerek şu sözleri yazıyor:
Ey şanlı avcı, damını bihûde kurmadın. (Ey şanlı avcı, tuzağını boş yere kurmadın)
Attın fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın. (Attın ama yazıklar olsun ki, vuramadın)
“İktidar ve başındaki lider gitsin de, isterse ülke batsın, gerisi önemli değil” diyenleri tarih yazmış olduğu için “Ne ara bu hâle geldiniz?” diye sormak bile istemiyorum.
Maalesef, bu tipler her kritik dönemde arz-ı endam ederler ve “ortak” bulurlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.