Elif'in, yüzüne pençe atmasıyla Ali, ne yapacağını şaşırdı!..

A -
A +
"Yine o kız! Hem de köprüden geçecek… Ben ondan önce geçmeliyim! Ayağımı çabuk tutayım!" diyen Ali, telaşlandı.

 Kuş cıvıltıları, araba korna ve motor sesleriyle dolu coşkulu bir bahar sabahı… İnsanlar, mutat, işlerine anneler ufaklıkların ellerinden tutmuş okullarına götürüyor. Ali vaktinde simitlerini dağıtıp kahvaltısını da yapmıştı. Kitapları koltuğunda dışarı çıktığında; kendi gibi birçok talebenin de birerli, ikişerli konuşarak okula doğru yürüdüklerini gördü. Onlara katılmadan kestirme yola sapan Ali, karşıdan da Elif'in geldiğini görünce tüyleri diken diken oldu. Dünkü alay edişi, hakaretleri tazelendi. İlk gittiğinde suya düşüp çamurlara bulandığı yere mini bir köprücük yapılmıştı. Elif, oraya doğru yöneldi. "Yine o kız! Hem de köprüden geçecek… Ben ondan önce geçmeliyim! Ayağımı çabuk tutayım!" diyen Ali, telaşlandı. Ne edip edip ondan önce köprüden geçmek istiyordu. Bu arada Elif de Ali’yi fark etti. “Pis çocuk” dedi ve tek kişinin ancak geçebileceği bu dar köprüye önce girip geçmek için hızlandı, hatta koşmaya bile başladı. Ali, bunu kabul edecek gibi görünmüyordu. O da hızlandı. İkisi de aynı anda köprüye girmiş oldular. Dönüşü olmayan bir yoldaydılar. Tam ortada karşı karşıya gelince inatlaşma da başladı. Ali'ye küçümseyerek, ters bakan Elif, hırsından suya tükürdü. Ali de bu yanlışını kaçırmadı: 
 - İyyy! Şımarık! Babanın mülkü değil tükürdüğün yer!
 - Konuşma pis çocuk! Çekil oradan! Önce ben geçeceğim!
 - Hayır, önce ben geçcem!..
 Elif yırtınırcasına bağırıyordu. Sesi duyan yoldan geçenler, durup bir müddet onlara bakıyor, “çocuk aklı” deyip baş sallayarak mühimsemiyorlardı. 
 - Ben kızım! Önce ben geçcem!.. Sen geri dönmelisin. 
 Bu kendini beğenmişliğe tahammülü olmayan Ali daha bir sertleşti ve sesini yükseltti elinde olmadan. 
 - Hayır ben erkeğim, geri dönmem… Önce ben geçcem! 
 - Ama köprüye ben senden önce girdim. 
 - Sen kimsin be?.. Geri dön ben geçcem!
 - Hayır ben geçicem, diyorum sana! Ben kızım…
 - Ne olursan ol! Öncelik benim hakkım, hürmet et!
 Elif'in, beklemediği bir anda yüzüne pençe atmasıyla Ali, ne yapacağını şaşırdı. O refleksle kendini müdafaa etmeye, savunmaya çalıştı ama nafile saçlarını fena kaptırdı Ali. Kitapları dağıldı, perişan oldu. Artık iş çığırından çıkmış dil dalaşı, tekme tokat kavgaya dönüşmüştü. Birbirlerinin saçından tutup iteklemeler, hışımla çekmelerin haddi hesabı yoktu. İki okul talebesinin bu şekilde saç saça çekişmeleri, bağırtıları kimsenin umurunda değildi. Onların da hem elleri, hem de dilleri mücadele ediyordu. 
 - Ben ne kadar alttan aldıysam sen de o kadar üstten geldin! Şimdi görürsün!
 - Asıl sen görürsün kaba köylü! 
 - Seni bir dereye yuvarlayayım da gör köyü de köylüyü de!
 - Hele bir dene bakalım… Ah!.. Oh!..
 - O zaman al! Al!..
 Bu itişmede Elif, dengesini kaybetti, fazla dayanamadı, köprüden aşağı düştü…
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.