Nazan, sendeleyerek adım atıyordu!..

A -
A +
"Lütfen benimle gelin. Önce sizi toparlamamız lazım, Çok uzakta oturmuyorum. Evde annem ve yeğenim var."
    Akşam olmadan lokantaya döndüler. Hemen arka tarafa geçip işine koyuldu Şerif. Halil Bey dikkatli gözlerle takip ediyordu onu. Herkes kendi işiyle meşgulken yavaşça yaklaştı yanına: - İyi haberler aldın mı avukattan? Şerif irkildi. Avukat ismini vererek telefon etmişti. Yutkundu: - Bir şahsi mesele vardı. Onunla ilgiliydi... Halil sırtını sıvazladı genç adamın: - Bir gün oturup uzun uzun konuşuruz seninle...                     *** Önder Tunalı garsonun arabasını getirip restoranın önüne park ettiğini görünce yumuşacık bakışlarını genç kadına çevirdi: - Lütfen benimle gelin. Önce sizi toparlamamız lazım, Çok uzakta oturmuyorum. Evde annem ve yeğenim var. Yeğenim dediysem büyük değil. Henüz bebek. Gelin, biraz dinlenir, kendinize gelirsiniz. Lütfen! Nazan bitkinlikten berbat hâldeydi. Kendisini çok pis hissediyordu. İnanmak isteyerek baktı genç adamın yüzüne. Omuzlarını kaldırdı: - Başka bir seçeneğim yok ki... Önder gülümsedi, ayağa kalkıp elini uzattı: - Pişman olmayacaksınız. Buyurun, yürüyebilecek misiniz? Nazan sendeleyerek adım atıyordu. Genç adam onu kolundan tuttu: - Size yardımcı olayım izninizle... Restoran sahibi ellerini ovuşturuyordu kapının önünde: - Güle güle beyefendi, yine bekliyoruz. Geçmiş olsun hanımefendi... Önder genç kadına yardımcı olarak son derece lüks siyah Mercedes arabasına bindirdi. Koşarak şoför mahalline geçip kontağı açtı. Araba zarif bir sarsıntıyla çalıştı. Âdeta yolda kayarak hareket etti. Önder hem dikkatle yola bakıyor hem de konuşuyordu: - Evimiz uzakta değil. Erenköy’de. Benim şirkette bir toplantım vardı. Oradan dönüyordum. Karnımı doyurmak için hep bu restorana gelirim. Bu sefer de girip bir şeyler yemek istedim. Yan gözle Nazan’a baktı: - Biraz daha iyisiniz değil mi? Nazan şaşkın ve yorgun bir şekilde başını salladı: - Biraz daha iyiyim... Önder başını salladı: - Çok yakın ahbabımız olan bir doktorumuz var. Şimdi ona haber veririz sizi bir güzel muayene eder. Gereken neyse yaparız... Nazan gözlerini kıstı. İtiraz etmeye dahi gücü yoktu. Yutkundu güçlükle: - Neden yapıyorsunuz bunu? Önder şaşırmıştı. Başını iki yana salladı. O sırada kırmızı ışıkta durmuşlardı: - Bilmiyorum, size yardım etmek istedim. Hâliniz beni çok üzdü. Bu sırada hareket etmişlerdi. Ağaçlıklı bir yola saptılar ve büyük, siyah bir demir kapının önünde durdular. Bahçeden bir adam koşarak gelip siyah demir kapıyı açtı. Araba yaylanarak girdi bahçeye. Ağaçların arasında ilerleyip beyaz, üç katlı muhteşem bir konağın önünde durdu. İki kadın koşarak geldiler arabanın yanına. Nazan büyük bir şaşkınlık yaşıyordu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.