​ "Siz artık evli bir kadın değilsiniz!"

A -
A +
"Eşiniz size bir boşanma davası açmış ve bu dava sonuçlanmış. İtiraza müsaade etmeyecek şekilde."
 
Şerif, avukatla konuştuktan sonra telefonu kapattı ve dudaklarında acı bir tebessüm belirdi:
“İşte böyle Nazan Hanım... Sen beni bırakmadan ben seni bıraktım... Seni taşıyamadım ben... Benden o kadar üstündün ki, seni taşıyamadım... Hayatım boyunca yanında ezik bir şekilde kalamazdım...”
Omuzlarını silkti. Artık çok fazla etkilenmiyordu. Kurduğu yeni düzene çok çabuk adapte olmuştu ve mutluydu. Sanki bundan öncesini hiç yaşamamış gibi silmek istiyordu. Yeni bir insan olmuştu ve bütün hedefi oğluna iyi bir gelecek temin edebilmekti.
           ***
Moda’daki restoranın önünde geçirdiği fenalığın üzerinden bir buçuk ay geçmişti. Nazan artık tamamen kendine gelmiş, iyice toparlanmıştı. Neveser Hanımla birlikte derneğe gidiyor, akşamları konağın bahçesindeki kameriyede çay içiyorlar, sohbet ediyorlardı. Günler tembelce ama son derece keyifli geçiyordu. Daha önce filmlerde gördüğü zengin bir hayatın içine girivermişti Nazan. Ama kendisini asla buraya ait hissetmiyor, bir gün gelip buradan gideceğini biliyordu. İşte o zaman ne yapacağını, nereye başvuracağını, nasıl yaşayacağını bilemiyordu sadece. Bu konuyu birkaç kere Neveser Hanıma açmaya çalışmışsa da yaşlı kadın izin vermemişti. Çünkü o kaybettiği kızı Serap’ın yerine koymuştu Nazan’ı. Onunla mutluydu. Engel olamadığı duygularla bağlanmıştı genç kadına…
Önder ise her zamanki gibi kibar ve mesafeli yaklaşıyordu. Ama Nazan onun bakışlarından, tavırlarından kuşkulanıyordu hep. O gün de kameriyenin bahçesinde Ayşen’in getirdiği çaylarını yudumlarlarken geldi Önder. Neveser Hanım gülümsedi oğluna:
- Erken geldin Önder?
- Evet anne...
Yan gözle Nazan’a baktı ve hafifçe öksürdü:
- Size bazı haberlerim var Nazan Hanım...
Genç kadın telaşla döndü Önder’e. Heyecanlanmıştı:
- Yoksa oğlumla mı ilgili?..
Önder elini kaldırdı:
- Hayır, onu bulamadım ama onlarla ve babasıyla ilgili bazı haberler aldım. Eşiniz size bir boşanma davası açmış ve bu dava sonuçlanmış. İtiraza müsaade etmeyecek şekilde. Vekâletinizle... Oğlunuzun velayetini de üzerine almış... Nerede oldukları bilinmiyor. Ama dava Antalya’da açılmış. Bunun üzerine avukatlarımı görevlendirdim ama bir netice alamadım. Nüfus kütüğünüzden de evli olduğunuz düşülmüş. Artık evli bir kadın değilsiniz.
Nazan allak bullak olmuştu. Dudakları titriyordu. Kekeledi:
- Demek oğlumun velayetini almış, öyle mi?
Önder başını salladı:
- Evet... Antalya’da görülmüş dava, ama araştırmalarım sanıyorum bu davadan sonra orayı da terk ettiklerini gösteriyor. Aramaya devam ediyoruz ama ne zaman sonuç alırız bilemeyeceğim. Avukatıyla görüşmüş avukatım. Ama takdir edersiniz ki meslek sırrı olduğu için konuşmuyormuş. Dava bitti, paramı aldım ve yollarımız ayrıldı diyormuş ki doğrudur...
Nazan sapsarıydı. Mahzun gözlerle süzdü Önder’i:
- Size çok teşekkür ederim. Bundan böyle benim de yolumu belirlemem gerekiyor artık!
Neveser hanım ve oğlu birbirlerine baktılar. İkisi de heyecanlanmış ve telaşlanmıştı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.