Büyük oyun!

A -
A +
AK Parti yönetimi, İstanbul ve Ankara'da sandık sonuçlarının tamamına itiraz etme kararı aldı.
Bugüne kadar "Uçan mühür""Kaçan sandık""Görünmez oy""Zıplayan zarf" gibi saçma sapan bahanelerle seçim sonuçlarına itiraz eden CHP yönetimi, bütün partilere tanınan itiraz hakkından AK Parti'nin yararlanmasına eleştiriler getiriyor.
Oysa ortada inkâr edilemez bir sahtekârlık var.
Televizyonlarda, gazetelerde veya sosyal medyada bu sahtekârlığın hangi boyutlarda olduğunu gösteren resmî belgelere ve görüntülere ulaşmışsınızdır.
AK Parti'nin oy deposu olarak bilinen pek çok ilçede Binali Yıldırım'a hiç oy verilmemiş gibi bir oyun kurgulanmış.
Birkaç örnek vermek gerekirse...
İstanbul Beykoz 1393 numaralı sandık tutanağında AK Parti'ye 107 oy çıkıyor. Ancak sandık birleştirme tutanaklarında Binali Yıldırım'ın oyu sıfır olarak kayda geçiriliyor.
Bir başka örnek..
İstanbul Fatih 3183 numaralı sandıkta AK Parti'ye 126 oy çıkmış. Ancak sandık birleştirme tutanaklarında Binali Yıldırım'a yine sıfır oy verilmiş gibi gösterilmiş.
Binali Yıldırım'ın oyları ise çok ciddi bir mühendislik çalışmasıyla Vatan Partisi'ne, Demokrat Parti'ye ya da Haydar Baş’ın partisine aktarılmış.
Yani oy kaydırma işlemi yapılmış.
Sadece iki örnek verdiğime bakmayın. Ortada buna benzer yüzlerce belge ve delil var. İlk belirlemelere göre kaydırılan 17 binin üzerinde oy var. Bu durum CHP'nin kendi seçim sonuçları ekranında da gözler önüne seriliyor.
32 bin sandıkta "geçersiz" sayılan 320 bin oydan bahsediliyor. Oyların geçersiz sayıldığı ilçelerin büyük bölümü AK Parti'nin kazandığı ilçeler.
İptal edilen oyların gerekçeleri de çok ilginç.
Mesela, "Zarf katlandığı için geçersiz sayılmıştır” ya da “Zarfın içinde muhtarlık pusulası olmadığı için geçersiz sayılmıştır” şeklinde tutanaklar tutulmuş.
Sayın Binali Yıldırım'ın söylediği gibi, her sandıkta bir oyun hatalı şekilde geçersiz sayılması bile durumu baştan sona değiştirebilir. AK Parti'nin bu duruma itiraz etmesinden daha doğal ne olabilir?
Elinizi vicdanınıza koyun kardeşim!
Bu suçlamalar AK Parti hakkında yapılmış olsaydı sonucu ne olurdu hiç düşündünüz mü? Yüz binler hâlinde sokaklara iner, dünyayı ayağa kaldırırdınız.
Ortada, eşyanın ve doğanın tabiatına aykırı bir durum var.
İstanbul'da 14 ilçede kazanan CHP, 24 ilçede kazanan AK Parti'nin önüne geçiyorsa burada bir sıkıntı var demektir. Ankara'da 21 ilçede kaybeden Mansur Yavaş'ın, 3 ilçede kazanıp Mehmet Özhaseki'ye fark atması akılla mantıkla izah edilecek bir durum değil.
Geçici seçim sonuçlarına göre İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyeliği’nde Cumhur İttifakı 181 Meclis üyeliği, Millet İttifakı 130 Meclis üyeliği kazanmış. Ankara’daki durum da üç aşağı beş yukarı böyle.
Bunu hangi kalıba uydurabilirsiniz? 
Bu durum sadece İstanbul ve Ankara ile sınırlı değil.
Ankara ve Yalova başta olmak üzere pek çok kentte buna benzer bir oyun kurgulanmış gibi görünüyor.
Dün Güneydoğu Bölgesi'nde yaşayan eski HDP'li biri aradı. "HDP, terör örgütü PKK'nın baskı uygulaması yöntemiyle son seçimlerde bu sistemi il ve ilçe seçim kurullarında uyguluyordu. Türkiye İstanbul'un dikkati sayesinde bu oyunu daha yeni görmeye başladı" dedi.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun seçime iki ay kala, "İstanbul'a Recep Tayyip Erdoğan'ı aday gösterseler dahi biz kazanacağız" şeklinde demeç vermesi...
Engin Altay'ın, "10 Mart'ta herkes CHP'nin kazandığını kabul edecek" diye konuşması bugün bana daha anlamlı geliyor.
Görünen o ki birileri seçim sonuçlarını sokağa taşımanın planlarını yapmış. Şimdi tam da bu olayın arifesindeyiz. AK Parti'nin itirazları geçerli görülüp seçim sonuçları değişirse, birileri sokağa inecek. Sonuçlar böyle kabul edilirse, AK Partililer kabullenmeyecek.
Türkiye'nin bu tuzaktan kurtulması, adayların kışkırtıcı açıklamalar yapmamasına bağlı. 
Binali Yıldırım'ın oy sayımı sürerken "Biz kazandık" açıklaması yapması ne kadar kötüyse, Ekrem İmamoğlu henüz oy sayımları sürerken twitter hesabına "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı" titrini eklemesi de bir o kadar kötü ve tehlikeli...
Binali Yıldırım bu hatasından dün itibarıyla dönüp, "YSK mazbatayı kime verirse, başkan odur ve biz buna saygı duyarız" dedi. Ekrem İmamoğlu'nun da toplumu rahatlatmak ve oynanan oyunu bozmak adına hatasından dönmesi erdemli bir davranış olur. 
Burada Yüksek Seçim Kurulu'na büyük bir görev düşüyor. Bence bu aşamada alınan kararın nasıl alındığı, tüm televizyonların ortak yayınında ve belgeler ışığında açıklanmalı.
Kapalı kapılar ardında verilecek bir karar, kuruma olan güveni ciddi anlamda zedeleyebilir ve kurulan tuzağın devreye girmesine sebebiyet verebilir. 
Ve ayrıca…
Bu mesele, “Evet oy kaydırma yapılmış” denilerek üstü kapatılacak bir mesele değildir. Oy kaydırma işlemi yapan her kim ise, YSK’nın sistemine oy sonuçlarını yanlış giren her kim ise, bilinsin ki onlar, kurulan tuzağın maşalarıdır ve onların da hesaba çekilmesi gerekiyor.
Yapılan sorgulamalarda işin içinden FETÖ’nün çıkacağından adım gibi eminim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.