İlk günkü gibi…

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin Kızılcahamam kampında, seçim kazanan belediye başkanlarına bazı talimatlar verdi.
Özetle...
Lüksten, şatafattan, kibirden, milletin parasını çarçur etmekten, milyonluk araçlarla gezmekten bahsetti.
"Millete kapılarınızı açın, insanların yüreğine dokunun. Ehliyet ve liyakat esaslarına göre hareket edin. Davayı ve partiyi aşağı çekecek işlerden uzak durun" dedi.
Bu konulara yıllardır dikkat çekmeye çalışan biriyim.
Şu köşenin daimî okurları bilir. Bazı il ve ilçelerin belediye başkanlarını bıkmadan usanmadan yazdım. Bu insanların yaptıklarıyla partiye ve davaya zarar verdiğini dile getirdim.
Bunu yapmanın faturasını da ödedim. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını dinleyip, "Helal olsun, çok önemli uyarılarda bulundu" diyenler, o zamanlar beni âdeta linç etti. 
Hatta Cumhurbaşkanı'na "Efendim Süleyman Özışık yazdığı yazılarla bize zarar veriyor" diyen isimler bile çıktı.
Şunu iftiharla söyleyebilirim.
Adını zikredip, "Bu adamlar partiye zarar veriyor" dediğim bütün belediye başkanları gitti!
Kadir Topbaş, Recep Altepe, Zekai Kafaoğlu, Cafer Özdemir, Mehmet Keleş, Şükrü Karabacak gibi isimler artık yok! "Efendim Süleyman Özışık yazdığı yazılarla bize zarar veriyor" diyerek bu isimleri koruyup kollayan eski parti yöneticileri de yok!
Hepsi gitti!
Gitti ama bugün onların geride bıraktığı faturayı nasıl ödeyeceğimizi konuşuyoruz. Ülkenin en önemli büyükşehirlerini nasıl kaybettiğimizi tartışıyoruz. 
Partiye kaybettiren sadece belediye başkanlarının veya teşkilat başkanlarının yaptığı hatalar değildi elbet.
Genel Merkez'in, ilk başlarda küçük sorun olarak gördüğü bazı meseleler de bir çalı parçası gibi partinin ayağına takıldı ve sendelemesine neden oldu. 
Bu meseleleri de "kötü adam" olma pahasına köşe yazılarımda dile getirmeye çalıştım. 
"FETÖ operasyonları AK Parti'ye kurulan bir kumpas hâline dönüştü. İçeride yatanların belli bir bölümü Erdoğan'a ve AK Parti'ye oy veren, devletine ve milletine sadık insanlardan oluşuyor" dedim.
"Bu ülkede KHK mağdurları diye bir küskünler ordusu oluştu. OHAL İşlemleri Komisyonu'nun 'Göreve iade' kararı verdiği masum insanlar işlerine geri dönemiyor" dedim. 
"EYT konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yanlış bilgi veriliyor. Bu kesimin sesine kulak verilmesi ve bu kesimin tatlı dille ikna edilmesi gerekiyor" dedim.
"3600 ek gösterge ve özlük hakları konularında yıllardır verilen sözler yerine getirilmedi. Bu sözün yerine getirilmesi gerekiyor" dedim.
"Elektrik başta olmak üzere bazı faturalara yansıtılan ek vergiler insanları rahatsız ediyor. Bunun hâl çaresine bakılması gerekiyor" dedim.
"Ülkemizde bulunan Suriyeliler hakkında kimsenin şikâyeti yok. Ancak bazı bölgelerde denetim altında olmayan Suriyelilerin yaptıkları milleti canından bezdiriyor. Bunun için ciddi önlemler alınması gerekiyor" dedim.
Hatta...
"Poşetleri paralı yapabilirsiniz lakin bunun yeri ve zamanı değil. Hayat pahalılığının arttığı bir noktada poşeti ücretli yapmak millete hakaret gibi algılanır" dedim...
Bunları alt alta yazarak, "Bak ben demiştim" demeye çalışmıyorum. Aksine, "AK Parti bu konularda adım atarsa yeniden insanların gönlüne girebilir" demeye çalışıyorum.
Yaşanan musibet, bin nasihatten daha önemlidir şu anda. Yapılması gereken tek şey, bu musibetten ders çıkarıp, milleti rahatsız eden meselelere eğilmek.
Bunların yanı sıra, partiye çeşitli nedenlerle küsenlere, daha doğrusu birileri tarafından partiye küstürülenlere yeniden el uzatmak.
Trenden inenleri değil, trenden atılanları kastediyorum.
Eğer bu insanların gönlü yeniden kazanılırsa, bugün konuştuğumuz sorunların aslında AK Parti'nin kazancı hâline dönüştüğünü göreceğiz.
İnanın ilk günkü gibi yola devam ederiz.

Kızgın demiri soğutmak…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dönem, kızgın demiri soğutma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir” dedi.
Yıllardır “Erdoğan toplumu kutuplaştırdı, ötekileştirdi” diyen köşe yazarlarına ve siyasetçilere bakıyorum. Âdeta bu sözlerden rahatsız olmuşçasına kin ve nefret kustuklarını görüyorum.
“İstanbul seçimleri yenilenirse sarayı düşürürüz” diyenlerle, Menemen’den girip, Madımak’tan, Çorum’dan Maraş olaylarından çıkanlar, intikam naraları atanlar birbirini izliyor. Yazdıklarına bakınca Erdoğan’ın sözlerinden pek bir rahatsız oldukları belli oluyor.
Altını çizerek söylüyorum.
Bu tipler, ülkede bir karmaşa ve hatta iç savaş yaşanmasını isteyen tipler. Vakti zamanı geldiğinde bu tiplerin, insanları sokağa davet edeceğini göreceksiniz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.