Güzele bir sivilce, zengine bir kıvılcım yeter

A -
A +
Derdim kendini "güzel, zengin ve başarılı, hatta yenilmez" sayanlarla. Alttaki başlık hayallerin bir anda nasıl yıkılabileceğini anlatıyor. Derdim, derdimi daha iyi anlatmak. Üstelik bazen bir cümlecik daha iyi anlatıyor birkaç sayfa sözden... Tıpkı bir bakışın, açık açık sövmekten daha iyi anlattığı gibi... Ben biraz Avrupa gecesine takılı kaldım ve oradan yola çıkarak zirveyi ele geçirenlere ulaştım. En tepedeki takımlar oranın "alışkanlık" durumu arzedenlerini çoook geride bıraktılar. F.Bahçe'nin mutsuzluğu ve Beşiktaş'ın mahveden ve kahreden "iş kazası" nedenlerini araştırmayı kendime görev edindim. Tayin ettim kendimi teşhis koymaya... Beşiktaş kendi hatasını, bırakın hatasını, kendi eksiğini, hatta bırakın eksiğini, kendi ayıbını görmezden geldi Olimpiyat Stadı'ndaki Büyükşehir Belediye maçında... Orada rakibe verdiği 4 gollü galibiyet imkânını Belediye kullanamadı ama Metalistler kullandı. Oysa oradaki eksiklerini hakem Bülent Yıldırım ile kamufle etmekten dolayı "aynayla yüzleşmekten" kaçınmışlardı. İlk Kharkiv maçında da görmezden geldiler kendilerini... O nedenle yeniliverdiler... Ve eleniverdiler... F.Bahçe de kendini sorgulamaktan ve "aynayla yüzleşmekten" kaçınanlardandır. Onlar da bunun yansımalarını sıkıntı olarak geri alıyorlar. Oysa G.Saray tur atlarken, taraftarı ıslıklıyor, başkanı ise "beğenmediğini" açık açık söylüyor. Yani aynaya bakmaktan korkmuyor... "insan, papatyalara doğru koşarken ezdiği kır çiçeklerinin farkına varmazmış" derler. Hep söylediğimiz "arızalar" yüzünden Bursa'da parçalanıyorlardı ama mazeretleri de vardı... Ön liberolar revirdeydi çünkü... Onlar aynaya bakmaktan korkmayanlardan ama Beşiktaşlılar demek ki, Bülent Yıldırım'ı kovalamaktan kaçırdıkları "hataları farketme" şansını teptiler. F.Bahçe ise kendi içinde kavga çıkarmaktan, dışarıya karşı koruma kalkanları oluşturmak telaşından, ıskalıyor kendini düzeltme fırsatlarını. Kadıköy'deki son darbe de buna vesile olmazsa, hiç şansları kalmayacak sonra. Kendini "güzel" ve "zengin" gösterenleri seviyorlar onlar. Onlara inanıyorlar. Öyle olmadıklarını söyleyenlere ise "düşman" gözüyle bakıyorlar. Düşman sanıyorlar, onlara ayna tutanları... G.Birliği'ne 3 atınca "her şey düzeldi ve çok güzeldi" diyenlere kandılar. Ayna tutanlara ise kızdılar. Çünkü aynalar sivilcelerini gösteriyordu onlara. Ardından gerçekle yüzleşiverdiler birkaç deplasman ve iki Avrupa macerasında. Telaşları, onlara tutulan aynaları Bülent Yıldırım'ın veya Aragones'in "yarışmacı hocalığını" sorgulayanların kafasına geçirmek telaşıdır. İşte o nedenle zirve Trabzonspor, Bursaspor ve G.Antepspor'a emanet.. >> Artık gerideki maçlara bakıyoruz Yalvarıyorum artık şu 15 kelimelik maç sonu terminolojisinden kurtulalım: "Bu maç geride kaldı, artık önümüzdeki maçlara bakıyoruz." Gına geldi... Zaten başınıza ne geldiyse bu, "artık önümüzdeki maçlara bakıyoruz" dizesinden geldi. Son darbe de "hayat devam ediyor" ile geldi sonunda... Biraz "arkada kalan maçlara da baksak" diyorum. Arkadaki maçları külleyen bu jargon, kendileriyle yüzleşmelerini engelliyor. Yapabilseler başlarına "daha az iş" gelecek! >> Futbolda baron yoktur En büyük "baron" Rus mafyasını bile yakaladılar Zenit'in şampiyonluğu için 50 milyon euro harcamışken. Bu işler "sokakta efelenen" mahalle kabadayısı şekliyle olmuyor. Yıllar önce bir Avrupa maçında işler kötü gider ve ışıklar söndürülür. Kendi taraftar grubunu yönlendiren adamın, yani Feridun Niğdelioğlu'nun Vatan'da yazdıklarının velev ki onda biri doğru olsa, bu bile yeter teşhis koymamıza... Mahmut Uslu canlı yayında suçlayarak Ertem Şener'e ışıkları kapatma ilkelliğini açıklıyor. Taraftarın kendi içindeki kavgasını ve başkan aleyhindeki tepkisini "karanlığa" gömüyorlar da ona kılıf uyduruyor. Yok böyle bir şey... Şu anda UEFA tarafından inceleme ve sorgulama altındasınız. Sizden iyi bilirim maalesef, bir Şampiyonlar Ligi maçı sonrasında, uluslararası reglemanlara göre maçın bitiminden sonra 60 dakika stat ışıklarının açık kalması gerektiğini. Rakip takımın ve yayıncı kuruluşun "flash interview" denilen canlı röportajlarının yapılmasına yardımcı olunması gerektiğini. Stat ışıkları yarıdan az olmamak şartıyla kısılabilir ama bunun sınırı "görüntü kalitesini etkilemeyecek kadar" ile sınırlıdır. O gece Ertem Şener iyi bir maç anlattı ve doğru soruyu, kendi yayınının menfaatlerini kollayarak, doğru insana, doğru bir biçimde sordu. Ancak, eminim ki, kendi kanalının yetkilileri bile "niye sorduğunu" sorguluyordur şimdi... Dal rüzgârı kırılsa da affeder ama kırılmıştır bir kere... Veee; Kendi tırnağın varsa, kendi başını kendin kaşıyacaksın... En iyi bildiğimiz şeyin, bizim bildiğimiz gibi olmadığını söyleyen bir kulüp yetkilisinin kıvrak bir başkaldırısıydı o gece sergilenen. Ertem'i sevimsiz kılan tek şey, o gece taraf olmak zorunda olduğu takımın "sevimsiz" oyunu oldu. Güzelliğin bir sivilceye, zenginliğin bir kıvılcıma yenik düştüğü o gecenin son darbesini ise ünlü düşünür Chesterfield'e bırakıyorum: "Övülmek istiyorsanız, alçakgönüllülüğü yem olarak kullanabilirsiniz." >> Milli maç var; baş parmaklar aşağı Arena'da "ölüm" istiyorsanız tam zamanı... Bu hafta milli maç var ve Fatih Terim, Emre Belözoğlu falan huzurunuza getirilecekler. Dünya futbolunun, sonra da Avrupa futbolunun en iyi Türk takımı hangisi? Tartışmasız Milli Takım... Ne Beşiktaş, ne Fener, ne de G.Saray... Bizim Milli Takım.. Çünkü hepsi Türk çocuğu ve başlarında da bir Türk... O zaman... Başlayın vurmaya... İndirin baş parmaklarınızı aşağıya... Cumartesi gecesine şunun şurasında ne kaldı ki?.. >> S-ÖZ "Karanlığa küfretmektense, bir küçük ışık yakın da yardımcı olun..." (Andre Gide) >> POST-İT Biraz adalet geldi ve zirve nasıl yeni yüzler buldu kendine ve nasıl sıfatlar ediniyor yeniden... Büyükler Anadolu'nun abisine bıraktılar çatı dubleksini... Kapıyı çalanlar ise Bursaspor, G.Antepspor ve Kayserispor... Belki de Antalyaspor... Türk hocalı olanlar yukarıda yer alırken, acıyorum Jarabinski'ye filan bel bağlayanlara... Aragones ve Skibbe'yi ise hiç sormayın... >> Sayın Uslu, adaletsizliği engelleyecek gücüm olmayabilir ama adaletsizliğe itiraz etmekten kaçındığım bir durum asla olamaz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.