Ünal Bolat

"Ayağa kalktı. "Sayın Başkonsolosum" dedi. Hepimiz o yöne baktık. Yüzü mahcubiyetten kıpkırmızı olmuştu. 40'lı yaşlarda bir gurbetçimizdi..."

"Gece yarısına doğruydu... Karnımız ağrıyor midemiz bulanıyordu ama yolculuktandır sanıyorum. İki arkadaş ise hepten perişandı."

"Beş çocuktuk... Yakacık Yetiştirme Yurdu'ndan sabahın erken saatinde ayrılırken başımızda sadece bir öğretmen vardı..."

Torunum doktor. Bazen yeri gelir dertleşiriz, yeri gelir başımızdan geçeni anlatırız. Geçen yanına gittiğimde bana yine başından geçen bir anısını anlattı. Hoşuma gitti, sizinle paylaşmak istedim.

"Cenazesini evin önüne getirdiklerinde nasıl üzüldük... Annemler bile ağladı... Hele Balaban Ağabeyin annesi, babası ve üç ablası nasıl ağladı?"

"Şu an insanların hemen birbirine arkadaş olduklarını ve hemen bel bağladıklarını görünce aklıma bu yaşadığım olay geliyor..."

"Aileler karar verdiler. Çocukları nişanladık. Resmî işlemler başladığında Türkiye'den gelen cevapla başımızdan aşağı kaynar sular döküldü!.."

"Annem bu tatlı dilli güler yüzlü doçent hanımın sözlerine inanmıştı... Çok da rahatlamıştı. 'Kulağım iyiymiş' diyordu. İşte hekim farkı!.."

"Oğlum mahvoldum... Sağır oldum... Hiçbir şeyi duyamıyorum... Dayın gibi oldum... Eyvah benim kulaklarım da dayının kulakları gibi oldu..."

"Şimdi bebeğime annelik yapıyorum... Evimde eşimle mutlu ve huzurluyum. İnanın bir hanım için en ideal meslek annelik mesleğiymiş..."

"Birkaç gün sonra, arayıp evde olacağımız saatleri sordular ve kararlaştırılan gün ve saatte ‘özel' ambalâj içindeki camı getirdiler."

"Bu iki tabaka arasında özel bir izolasyon madde bulunmaktadır. Bu sebeple sehpa kırılmaz. Öyle ki çıkıp üstünde dans bile edebilirsiniz."

"Neticede helale harama, kul hakkına daha da dikkat etmeye başladım. Artık, çocuklarıma, hanıma, iş arkadaşlarıma karşı daha nazik davranıyordum."

"Uzman Çavuş, sırtını askerlere döner ve beklenen düdüğü çalar. 'Başla!' Askerler gözüne kestirdiği yere doğru koşmaya başlar..."

"Tıp dilinde beyin ölümü gerçekleşti dediğimiz hastalardandı. Ama Rabbim bir şekilde ona evladının varlığını hissettirmiştir diye düşünüyorum..."

"Her ne suç işlemişse yedi yıldır babasını görememiş bir evlat vardı. Bir de diğer yanda, her an ölümü beklenen bilinci kapalı yoğun bakımda bir baba."

"Savcı Bey, kanunlara saygımız sonsuz. Her hastaya yakınını gün içinde belirli saat ve sürede görme ve bilgi alma imkânı tanıyoruz ama bu özel bir durum"

"Dikkat ettim zayıf parmaklarında bir alyans vardı. Evliydi. Dedim ki kulağına eğilerek: "Hamile misiniz?", "Allah korusun" dedi."

"Bir an önce günün bitmesini ve uyumayı istiyordum ama uyuyamıyordum. Her sabah sıkıntılı bir yıl gibi yine bitmek bilmeyen bir gün başlıyordu"

"Halim Bey şaşırmıştır. Arayanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal olduğuna inanamaz... Bir arkadaşının kendisine şaka yaptığını zanneder."