Kandil’e harekâtı BlackWater şirketine mi ihale edeceksiniz?

A -
A +

Son yazımda Türkiye’deki siyasetsizliğin siyaset hâline geldiğinden dem vurarak, bunun ülke ve evlatlarımız açısından nasıl acınası bir durum olduğunu yazmıştım. Yazımın mürekkebi kurumadan Kemal Kılıçdaroğlu Yozgat’tan esti gürledi: “Bunların yaptığı gibi yapmayacağız. O Kandil denilen terör yuvasını yerle yeksan etmezsem bana da Kemal Kılıçdaroğlu demesinler.”

Tevafuk bu ya, Kemal Bey’in bu cümleleri sarf etmesinden saatler önce gazeteye gönderdiğim yazıda, CHP’nin seçim beyannamesinde terör ile mücadele konusunda ortaya koyduğu yol haritasını bu köşeye taşımıştım. FETÖ ile mücadeleye dair tek kelimenin geçmediği mezkûr beyannamede, birkaç satıra sığdırılan hususlar okuyana en ufak bir fikir vermiyor.

Maalesef Kılıçdaroğlu’nun Kandil Dağı’nı yerle yeksan etmesi için bazı ön şartlar vardır, ama olsun şimdi kim buna dikkat edecek…

Birinci şart, Kılıçdaroğlu’nun açık bir şekilde çıkıp Cumhurbaşkanlığı makamına aday olduğunu ilan etmesi gerekirCHP Genel Merkezini toplayıp, tarifeli uçak seferi ile Irak’a gidip, sonra da Kandil’i yerle yeksan edecek hâli yok ya!

İkinci şart, Kandil’e kalıcı bir harekât düzenlenerek orayı yerle yeksan edecekse, Kılıçdaroğlu’nun anayasa hükümleri doğrultusunda Gazi Meclis’ten yetki alması gerekir. Lakin Kemal Bey tezkereye ‘askerimiz neden oralarda şehit olsun, yabancı askerler neden ülkemize gelsin’ diyerek karşı çıkıyor.

Elbette Mehmetçiğin ayağına taş bile değmesin lakin, söz verdiğiniz bu harekâtı Blackwater şirketine mi ihale edeceksiniz?

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında dile getirdiği bir diğer konu da, iktidarın siyasetini eleştirip ‘Terör ile mücadeleyi bunların yaptığı gibi yapmayacağız’

Kapsamlı bir güvenlik siyaseti ortaya koyarak neyi, nasıl, neden ve ne zaman yapacaklarını açıklamadıkları için, bizler el yordamı ile ne demek istendiğini bulmaya çalışıyoruz.

Tamam, tezkereye hayır demenizden tüm sınır ötesindeki TSK ve MİT unsurlarını ülke içine çekecek ve PKK/YPG unsurlarının kaybettikleri alanlara tekrar doluşmasını sağlayacaksınız.

Bunu anladık…

İyi güzel de ‘Mehmetçik sınır dışı harekâtlarda neden şehit olsun’ derken, bu siyasetiniz Mehmetçiği kasabın bıçağını yalayan kurban gibi sınırın dibinde beklemesinin kapısını aralamaz mı? Yıllarca içimiz yanarak buna şahit olmadık mı?

Bu iktidarın yaptığı gibi yapmayacaksanız, mesela önleyici mücadele doktrininden mi vazgeçeceksiniz?

Terör ile mücadelede SİHA’lar JİTEM oluyor diyerek yoğun teknoloji kullanımını mı terk edeceksiniz?

Sınırlarımızın ötesinde tespit edilen renkli kategorideki terör örgütü elebaşlarını etkisiz hâle getirmeyecek misiniz?

Irak ve Suriye coğrafyasında Millî İstihbarat Teşkilatımızın gergef gibi işleyerek binbir emek ile oluşturduğu istihbarat ağını mı yerle yeksan edeceksiniz?

Yerli millî silah sistemlerini mi terk edeceksiniz?

Terör ile mücadelede olanı biteni öncelikle Batı ile mi koordine edeceksiniz?

Hülasa, nedir sizin şu an başarı ile ortaya konulan terör ile mücadele stratejisinde beğenmediğiniz husus ki, bunların yaptığı gibi de yapmayacağız diyorsunuz?

Bilmek hakkımız değil mi?

Elbette hakkımız, çünkü tarih bu türden ricat edişlerin bizlere nasıl bedeller ödettiğine dair sayısız örnekler ile dolu.

Örnek mi istiyorsunuz?

1960 darbesi sonrasında darbeciler, sırf Demokrat Parti tarafından kurulduğu gerekçesi ile, vatan evlatlarının sabırla ve kahramanlıkla oluşturdukları Türk Mukavemet Teşkilatını Batı’ya ve Rum tarafına yaranmak için parçalayıp bir köşeye attılar.

O zaman adada bu mukavemeti organize eden tüm kahramanlarımıza CHP muhalefeti ‘Menderes’in Gestapoları’ diyordu, şimdi de Grup Başkan Vekiliniz Engin Altay kahraman Mehmetçikler için ‘AK Parti’nin militanı’ diyor.

Yetmedi.

TMT teşkilatının kilit isimleri olan Daniş Karabelen, Rıza Vuruşkan, İsmail Tansu derhâl görevlerinden el çektirildi. Adaya binbir zorlukla sokulan silahlar, Türkiye’deki muhalefete suikast düzenlemek için kullanılacak diyerek bu kahramanlara yapılmayan kalmadı. Attığı imza ile 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı’nın meşru zeminini hazırlayan Fatin Rüştü Zorlu yağlı urgan ile asıldı.

Hemen sonrasında akan kana ve gözyaşına rağmen ‘Rumlarla kardeşlik’ naraları atan Emin Dırvana’yı Rum Cumhuriyeti’ne elçi atadılar.

Partinizde de şimdilerde Dırvana’nın muadili büyükelçi eskileri ‘Maalesef Azerbaycan’a silah gönderdik’ diyerek kanal kanal gezmek ile meşgul.

Kıbrıs’ta TMT teşkilatlarının verdiği mücadele bu şekilde tavsatılınca, 1960’lı yıllarda Rum terör örgütlerinin katliamlarına da kapı aralandı.

TMT teşkilatları o zamanlar özellikle Ankara’nın Zir Vadisi’nde Özel Kuvvetler Komutanlığı mensuplarının gözetiminde eğitimlerini alırdı. Yıllar sonra Zir Vadisi’nde verilen bu kahraman mücadelenin rövanşını bile bu ülkenin evlatları üzerinden gelip aldılar.

Ne yani, siz 2009 yılında Zir Vadisi’nde gömülü silah arayanların hedef olarak burasını tesadüfen mi seçtiklerine inanıyorsunuz?

Hatta size bir sır vereyim, millî mücadele yıllarında Fener Patrikhanesi’ni protesto ederek millî mücadeleye katılan Papa I. Eftim’in intikamını bile yıllar sonra torunu Sevgi Erenerol üzerinden aldılar.

O yüzden nedir sizin ‘terör ile mücadeleyi onların yaptığı gibi yapmayacağız’ derken kastettiğiniz?

Sizin müsebbip olarak seçeceğiniz Daniş Karabelen, Rıza Vuruşkan İsmail Tansularınız var mı?

Umarım terör ile mücadele etti diye Fatin Rüştü Zorlu gibi vatan evlatlarından müteşekkil bir devri sabık listesi hazırlanmıyordur…

Beğenmediğiniz nedir ki, terör ile mücadelede onların yaptığı gibi yapmayacağız diye esip gürlüyorsunuz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.