Balans ayarı veren TSK özlemi ve Ayasofya

A -
A +

Geçtiğimiz hafta İstanbul’un fethinin 569. yıl dönümü, fethe yakışır etkinlikler ile kutlandı. Kutlamalarda Ayasofya-i Kebir Camii için İletişim Başkanlığınca hazırlanan ışık ve gökyüzü haritalama tekniği muazzam bir görsel şölene dönüştü.

Gelgelelim, İstanbul şehrine vurulan Müslüman Türk’ün mührü ve buna dair hatırlatmalar Atina’daki müflis muhterisleri son derece rahatsız etti.

Hücrelerine kadar işlediğine bizzat içlerinde yaşayarak şahit olduğum Müslüman Türk nefretinin bir tezahürüyle, Yunanistan Dışişleri makamındaki kifayetsiz muhteris “Ulusal hafızamız için kötü bir gün. Bugün Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Ayasofya’nın, İmparatorluk Kapısı’ndaki Vandalizm gibi camiye çevrilmesi, tarihe saygı duyan herkesi üzüyor” mesajını paylaştı.

Ayasofya-i Kebir Camii, 1453 yılında Müslüman Türk’ün idaresine geçtiğinden bu yana, dünya mirasının bir parçası olarak zaten göz bebeği gibi korunuyor, zira ulu mabet aynı zamanda atamız Fatih Sultan Mehmet Han’ın bizlere emaneti.

Dendias’ın bu açıklamalarına MSB’lığı resmî sosyal medya hesabından “569 yıl önce fethedilen İstanbul’a, Roma İmparatorluğu’nun veya Bizans’ın hayalini kurarak bakmak, kuruntudan ibarettir. 1000 yıl öncesine özlem duyanlar kimin yayılmacı, kimin barışa engel olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu vesile ile 569 yıl önce İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve kahraman ordusunu rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz” diyerek cevap verdi.

Verdi vermesine lakin cevap Atina’dan değil, duvarlara ‘Zulüm 1453’te başladı’ diyen zihniyetten geldi. Uluslararası medya kartellerinde zaman zaman ‘Erdoğan’ı durdurmak istiyorsanız ülkenin ekonomisine saldırın’ tadında yazılar yazan Aslı Aydıntaşbaş, MSB’lığının ortaya koyduğu tepkiyi ‘TSK’nın yeni üslubu’ diye eleştirdi.

Öncelikle anlaması gereken konu, bu türden siyasi paylaşımlar artık ceketin düzgün bağlanmış düğmeleri mucibince, TSK tarafından değil Bakanlık tarafından yapılıyor.

Doğrusu da bu zaten.

O yüzden mezkûr açıklama, anakronik kafayı temsil eden Aslı Aydıntaşbaş’ın iddia ettiği gibi TSK tarafından değil, Bakanlık tarafından yapıldı.

 

ALIŞIK OLDUKLARI TSK...

 

Aslı Hanım ve fikirdaşlarının alışık oldukları ve özlemini duydukları TSK artık ortalarda yok.

Demokratik bir ülkede silahlı kuvvetlerin konumlanması nasıl olması gerekiyorsa, Türkiye’de de o hâle geldi, gelmeye devam ediyor.

Protokolde ana muhalefet partisi liderinin ve bağlı olması gereken Millî Savunma Bakanı’nın bile önünde yer alan, siyasete dair her konuda söylem üreten ve bunu kamuoyu ile pervasızca paylaşabilen, siyasal otonom alanı alabildiğine geniş bir TSK hakikatine dair tek kelime eleştiri getirmeyenler, Bakanlığın açıklamasını eleştirmekle meşgul.

Ne acı… Kendisine açılan alan sayesinde dünyaca bilinen platformlarda yazılar kaleme alan bir yazarın düştüğü acınası durum, bir zamanlar ekranlarda ‘ben vurdum mu oturtan genelkurmay başkanı isterim’ diyen kabzımal ile aynı seviyede olmamalıydı.

Elbette konu sadece Aslı Hanım ile mahdut değil, yıllardır kendisine amiral gemisi unvanı yakıştırmış bir gazetede her Yüksek Askerî Şûra sonrası ‘nerede o eski güzel günler’ tadında YAŞ yazıları kaleme alan yazar çizer taifesi için de aynı eleştiriler geçerli.

İnşallah bir gün ‘Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Gözetimi ve Kontrolü’ teması ile, klişe Samuel Huntington misalleri vermeden, günümüzden çağdaş örnekler yazarsınız da okuduğumuza değer.

 

***

 

Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’na tevcih ettiği sualler

 

Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’na cevaplaması için 10 sual tevcih etti.

Aslında bu konu son derece önemli bir siyasi söylem.

Bundan tam bir sene evvel, 20 Mayıs 2021 tarihinde ‘Cevaplamaya yürek isteyen sorular’ ismi ile yazdığım(*) köşede on sual de biz buradan sormuştuk.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorduğu sorular önemli olmasına önemli, lakin unutulan gerçek Kemal Kılıçdaroğlu’nun iç genişliği ve ‘ortada kuyu var yandan geç’ şeklinde devam eden siyaset tarzı.

Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bu metni Meclis kürsüsünden, noktasına virgülüne dokunmadan okumasını talep etmediğiniz takdirde, Kemal Bey açıklamalarını ‘tüm terör örgütleri ile mücadele’ gibi yuvarlak ifadeler ile yapacaktır.

Bununla da iktifa etmeyecek, kendisinin Kuvvacı gelenekten geldiğini, esip gürleyerek anlatacaktır.

Kim hatırlayacak Kuvvayı Milliye ateşinin yakıldığı Balıkesir’de, seçim otobüsünün üzerinde CHP adayı ve avanesinin "oylar Kürdistan’a" diye fıkırdaştıklarını ve Kuvvacı Kılıçdaroğlu’nun ağzından tek kelam çıkmadığını?

Ayrıca hatırlasa ne olur?

CHP Grup Başkan Vekili Engin Özkoç'un, "15 Temmuz’da Erdoğan saklanırken, Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’ye gitmek için yollara düştü..." diyerek, milletin aklı ile alay ettiğinde yüzü kızarmadıysa, yukarıdaki suallere verilen muhtemel cevaplar mı yüz kızartacak Allah aşkına!..

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 27 Mayıs ve tüm darbeleri yapanların utanç içinde olduğunu söylemesinin üzerinden henüz bir hafta geçti.

Biz de sorduk, madem darbe yapmak utanılacak bir şey, darbe gecesi darbecilerin şerefine kadeh kaldıran şahsı; görüntüleri ortada olmasına rağmen neden Edirne Belediye Başkanlığı’na tekrar aday gösterdiniz?

Hülasa, bu sualler Kemal Kılıçdaroğlu’na vız gelir tırıs gider...

.....

(*) www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yusuf-alabarda/618997.aspx

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.