“Kız çocuğu küçükken; anasına, babasına tabi olarak Müslümandır..."
Sual: Bir Müslümanın çocuğu, büyüyüp, ergenlik çağına girince, bu çocuğun Müslümanlığı yine devam eder mi?
Cevap: Konu ile alakalı olarak İbni Âbidinde deniyor ki:
“Kız çocuğu küçükken; anasına, babasına tabi olarak Müslümandır. Büluğa erince, anasının, babasının dinine tabi olması devam etmez. İslamiyeti bilmeyerek büluğa erince, mürted olur. İmanın şartlarını öğrenip ve İslamiyete uymak lazım olduğuna inanmadıkça, Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah dese de, Müslümanlığı devam etmez. Âmentü billâhi’de bulunan altı şeyi öğrenip, bunlara inanması ve Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını kabul ettim demesi lazımdır.”
Sual: Namazın içindeki vaciplerinden birini bilerek yapmayanın namazı bozulur mu?
Cevap: Namazın vaciplerinden birini bilerek yapmamak, namazı bozmaz ise de, günah olur. Vacipleri unutarak yapmayan, Secde-i sehv yapar. Farzların ilk iki rek'atinde, Zamm-ı sûreyi unutan, üçüncü ve dördüncü rek'atlerde okuyup, sonra secde-i sehv yapar. Kıraati unuttuğunu rüküda hatırlayan, hemen kalkıp kıraati ve sonra rüküyu yapar. Bir farzı ve vacibi, vaktinden önce veya sonra yapan da, secde-i sehv eder. Zamm-ı sûrenin bir parçasını rüküda okuyana, ettehıyyatüden sonra az bir şey okuyarak, üçüncü rek'ati geciktirene, imam yüksek sesle okuyacağı yerde, hafîf sesle okursa ve hafîf sesle okuyacağı yerde yüksek sesle okursa, secde-i sehv yapmak lazım olur.
Sual: Kur’ân-ı kerimdeki duraklardan 'lâ' harfi bulunan yerde, nefesi yetişmeyip duran kimse nasıl hareket etmelidir?
Cevap: Kur’ân-ı kerimdeki duraklardan “lâ” bulunan yerde, nefesi yetişmeyip durulursa, evvelki kelime ile birlikte tekrar okunur. Âyet-i kerime sonunda durunca, tekrar edilmez.
Sual: Büyük olan oğlan ve kız çocukları öldüğünde, kefenleri, aynen büyükler gibi mi olur?
Cevap: Büyük oğlan, adam gibi kefenlenir. Büyük kız, kadın gibi kefenlenir. Küçük oğlan bir, küçük kız, iki parça kefene sarılır. Ölü doğan çocuk, düşük ve insan uzvu mesela kolu kefenlenmez, bir beze sarılıp gömülür.
Sual: İma ederek bile namaz kılamayan kimse, iyileşince kılamadığı namazları kaza eder mi?
Cevap: Yatarak başı ile ima edemeyecek kadar ağır hastalığı yirmidört saatten çok devam eden kimseden, aklı başında olsa bile, namaz sakıt olur.
Kabr-i şerîfi Belh şehrinde bulunan büyük velî Ebû Nasr-ı Pârisâ hazretleri, bir gün bâzı talebesiyle deniz yolculuğuna çıkmışlardı.
Ancak gemideyken bitti suları.
Çocuklar fazlaca susayıp başladılar kıvranmaya.
Büyük velî durumu sezdi.
Denizden bir kap su alıp;
“İşte su, için” buyurdu.
Gençler şaşırdılar?!
Birbirlerine baktılar.
“Ama bu deniz suyu hocam.”
“Evet, deniz suyu.”
Gençler, içlerinden;
"Deniz suyu tuzludur, nasıl içeceğiz?" diye düşünmeye başladılar?!
Mübârek zât;
“Tuzlu değil, tatlı su” buyurdu.
Gençler iyice şaşırdılar!
“Tatlı mı efendim?”
“Evet tatlı. İsterseniz bir için. Çok beğeneceksiniz.”
Gençler;
“Başüstüne” dediler.
Ve hocalarının verdiği o suyu içtiler ki, gâyet tatlı ve lezzetli bir su.
Öyle ki; aratmıyordu menba sularını.
Büyük velî sordu onlara:
“Şaşırdınız mı çocuklar?”
“Hem de çok hocam.”
Büyük zât;
“Hiç şaşırmayın. Çünkü bu işi yapan Cenâb-ı Hak'tır. O, her şeye kâdirdir. Toprağı altın yapar, tuzlu suyu tatlı. Ona göre güçlük yoktur” buyurdu.