Netanyahu için sonun başlangıcı!

75 İsrail askerinin öldüğü Gazze saldırıları sonrası, koalisyon hükümetinde yaşanan gerginlik Netanyahu'nun siyasi kariyerine darbe vurdu.

Eski asker, politikacı ve son İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, nam-ı diğer Bibi 2009 yılının Mart ayında İsrail başbakanlığına seçildi. 2013'te ikinci kez başbakanlığa seçilen Binyamin Netanyahu, 2009'daki "Bar-IIan Konuşması" ile Avrupa ve Batı'da "övgü"yle karşılandı. Oysa konuşmasındaki "Filistinli mültecilerin İsrail topraklarına geri dönmelerine taraf her türlü girişim, İsrail'in bir Yahudi devleti olarak varoluşunu hiçe saymaktır" sözleriyle, Filistin karşıtlığını yinelemişti.

MAVİ MARMARA SALDIRISI

31 Mayıs 2010'da İsrail'in "Gazze Filosu"na uluslararası sularda saldırıp 9 Türk'ü katletmesi tüm dünyada tepkilere neden oldu. İsrail Başbakanı Netanyahu müdahale eden askerleri savundu. Türkiye'nin Birleşmiş Milletler nezdinde uluslararası hukuk kapsamında çabaları söz konusuydu. Buna rağmen İsrail gerekli yaptırımlara maruz bırakılmadı ve adeta korundu. İsrail Başbakanı 22 Mart 2013'te, ABD Başkanı Barack Obama'nın girişimleriyle Türkiye'den özür diledi. Bu durum Netanyahu'nun aşırı sağcı destekçilerini rahatsız etti.

NETANYAHU İKİNCİ KEZ BAŞBAKAN

22 Ocak 2013'te yapılan genel seçimlerde Binyamin Netanyahu güç kaybetti ve bir önceki seçimlerde 42 sandalye kazanmış sağcı blok bu kez 31 sandalye aldı. Netanyahu "zafer" olarak gördüğü bu yenilgiyi, ortağı Avigdor Liberman ve kurmaylarıyla başkanı olduğu Likud partisinin genel merkezinde kutladı. Zafer konuşmasında İran'a tehditler savuran Bibi, ancak koalisyon yaparak güven oyunu alabildi ve ikinci kez İsrail Başbakanı seçildi. Koalisyon ortakları, Yesh Atid ve Hattuna Partisi'ydi.

HÜSEYİN EBU HUDAYR

12 Haziran 2014'te 3 Yahudi yerleşimcinin kaybolmasıyla İsrail hükümetinin Arap nefreti tekrar büyüdü. Kaçırılma olayından Hamas'ı sorumlu tutan Netanyahu hükümeti bunu bahane ederek Batı Şeria'da yüzlerce Filistinli'yi gözaltına aldı. Onlarca Filistinli, yaralandı ya da katledildi. 1 Temmuz 2014'de 3 yerleşimcinin cesetleri bulundu. Kamuoyuna yansıyan bazı kayıtlar ise, Bibi hükümetinin yerleşimcilerin yerini bildiği fakat onları kurtarmadığı yönündeydi.

2 Temmuz 2014'te 3 Yahudi yerleşimcinin öldürülmesine misilleme olarak 17 yaşındaki Filistinli, Hüseyin Ebu Hudayr yerleşimcilerce kaçırıldı. Sabah namazı için çıktığı evinden, yerleşimcilerce kaçırılan Hüseyin Ebu Hudayr'in cesedi 5 Temmuz 2014'te bulundu. Otopsi sonucu, bıçaklandığı ve zorla benzin içirildikten sonra yakılarak öldürüldüğü belirlendi.

Hudayr'in cenazesinde yıllar sonra ilk defa tüm Filistinliler birleşti. Bu 3. intifada'nın ilk kıvılcımı olarak adlandırıldı.

Ancak bitmedi, 6 Temmuz 2014'te kuzeninin cenazesine gelen 15 yaşındaki "Amerikan vatandaşı" Tarık Ebu Hudeyr İsrail polisince feci şekilde dövüldü. Saldırı ABD tarafından tepkiyle karşılandı ve gerekli cezai işlemin uygulanması yönünde İsrail'e baskı yapıldı.

BİBİ İÇİN SONUN BAŞLANGICI

3 Yahudi yerleşimcinin öldürülmesinden Hamas'ı sorumlu tutan Netanyahu hükümeti, tüm uyarılara rağmen 8 Temmuz 2014 tarihinde Gazze'ye hava saldırısı başlattı. Hava saldırılarını 17 Temmuz 2014 tarihindeki kara harekatı izledi. 75 İsrail askerinin öldürüldüğü harekat, İsrail kamuoyunda soğuk duşa neden oldu. Binyamin Netanyahu üzerindeki "sağ blok" desteğinin büyük bölümünü 75 İsrail askerinin ölümü nedeniyle kaybetti. Hava ve kara harekatında Gazze şeridinde, hastaneler, rehabilitasyon merkezleri, "Birleşmiş Milletler" okulu ve bilinçli olarak siviller vuruldu. 19 Temmuz 2014 günü Şucayye mahallesinde, resmen bir soykırım uygulandı. Yüzlerce Filistinli katledildi. Gazze'ye yönelik saldırılar 26 Ağustos 2014 tarihine kadar sürdü.

Saldırılarda 2110 Gazzeli hayatını kaybederken, 10 binden fazla Filistinli yaralandı. Mısır Gazze sınırını kapatarak, İsrail hükümetine destek çıkarken, ABD ve Batılı ülkeler İsrail saldırılarını "meşru müdafaa" olarak tanımladı. Saldırılara en büyük tepki Türkiye hükümetinden gelirken, İran, Lübnan, Katar, Bosna-Hersek ve Ürdün İsrail'i kınadı. Türkiye hükümeti öncülüğündeki ülkeler Birleşmiş Milletleri göreve çağardı ama İsrail'e karşı gerekli yaptırımlar uygulanmadı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler ve Batılı ülkeleri, soykırıma göz yummakla suçlaması tepkiyle karşılandı. Türk hükümeti Gazze ve Filistin'e desteğini sürdüreceğini belirtirken, saldırı süresi ve sonrasında Türkiye genelinde İsrail karşıtı protestolar düzenlendi.

MESCİD-İ AKSA'YA SALDIRI

Kasım 2014'te İsrail askerlerinin postallarıyla Mescid-i Aksa'ya girmeleri sonrası Kudüs genelinde protestolar düzenlendi. Ürdün saldırıya tepkisini Tel Aviv Büyükelçisi'ni çekerek gösterdi, Türkiye sert bir dille İsrail saldırılarını kınadı. Türkiye hükümeti Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır "İsrail askerleri Mescid-i Aksa'dan çıkmazsa, postallarını ellerine veririz" dedi. İsrail genelinde büyüyen protestolar "3. intifadanın ayak sesleri" olarak adlandırıldı.

KOALİSYONDA ÇATLAK

Netanyahu'nun İsrail'i "Yahudi devlet" olarak tanımlanması hayalini gerçeğe dönüştürme adımı başta koalisyon içi olmak üzere dünya genelinde tepkilere neden oldu. Yesh Atid partisi lideri Maliye Bakanı Yair Lapid ile Hattuna Partisi lideri ve Adalet Bakanı Tzipi Livni yasa tasarına karşı çıkacaklarını belirtti. Binyamin Netanyahu koalisyon ortaklarının tepkilerine kulaklarını tıkarken, Lapid ve Livni'yi görevden almakla tehdit etti. Tüm bunlar yaşanırken, ABD içinde "İsrail'in ABD'nin güvenliğine tehdit oluşturduğu" yönünde görüşler belirmeye başladı.

2 Aralık 2014 akşamı, Netanyahu'nun koalisyon üyelerini görevden almasıyla İsrail hükümeti resmen çöktü. Koalisyon partileri ve destekçilerinin tepkisine neden olan görevden almalar sonrası Yesh Atid partisi kararı "korkakça bir adım" olarak tanımladı.

3 Aralık 2014 günü, Mart 2015'te erken seçim kararı alan İsrail meclisi Knesset akşam saatlerinde feshedildi.