Edep nedir? Abdül''aziz Dirini "Âdâb Risalesi"nde, Şunları yazmaktadır "İlim-edeb" bahsinde. İslâm âlimlerimiz, şöyle buyurdu ki hep, Her insana evvela, lâzımdır ilim, edeb Sahabe-i kiram da, huzurunda Resulün, Edeb ve huşû ile, otururdu büsbütün. Başları önlerinde, gayet sakin ve sessiz, Edeble dururlardı, hem de hiç hareketsiz. Öyle ki, ağaç sanıp kuşlar o kimseleri, Gelip üzerlerine konarlardı ekseri. Talebe hocasını, hem de can kulağıyle, Dinleyip her emrini, yapmalıdır ayniyle. Hocasına her zaman, dua edip talebe, Hak teala indinde, bulur yüksek mertebe. Tasavvufun esası "Edeb"ten ibarettir, Edeb, insanlar için bir "Manevi zinet"tir. Ne kadar çok olsa da, insanda hal ve makam, Hiç birisi Edebin yerini tutamaz tam. Edeb''in bir tarifi "İtiraz etmemek"tir, Büyüklerin emrine, hemen "Peki" demektir. Allah''ın emrine de, her kim tam tâbi ise, Dinde "Edeb sahibi" olmuş olur o kimse.) Yine O buyurdu ki, (İslâma hizmet için, Çalışırken, kalbini kırmayın hiç kimsenin. Kafirin de kalbini kırmak yoktur bu dinde, Bu, çok fena bir iştir, Hak teala indinde. Ve hatta gönül yıkmak, Ka''beyi yetmiş defa, Yıkmanın günahından, fazladır kat kat daha. Nazik, kibar olmağa gayret edin her zaman, Kaçının titizlikle, kavga münakaşadan. Zira bunun sebebi, Kibir ile Öfke''dir, Bunlar ise insanın, asıl felaketidir.) Yine o buyururdu ki, (Emri ma''ruf sevabı, Öyle çok fazladır ki, yoktur haddi hesabı. Dağ kadar bir altını, sadaka verse insan, Yine azdır bir altın zekatın sevabından. Yine o buyurdu ki (Mühim olan kalb ve iç, Zira Allah, kulunun zahirine bakmaz hiç. İnsanlar, süslüyorlar, dışını, zâhirini, Halbuki Hak teala görüyor her halini. Hatta bozuk niyetle, yapsa da çok ibadet, Hak teala indinde, bulamaz yine rağbet. Zira Allah, sadece amele bakmaz asla, Bakar ki o ameli yapmış mıdır ihlasla?)

