Sevgi muhabbet... Allah adamlarından büyük âlim, evliyâ, Onun irşâdı ile din ilmi oldu ihyâ. Bu zât buyuruyor ki; (Hayırlıysa bir kimse, Hak teâlâ o kulu hayra eder vesîle. Mü''minler arasında varsa sevgi muhabbet, İşte odur Allah''ın en sevdiği ibâdet. Ve hattâ bu muhabbet, şartıdır îmânın da, Yâni bu şart yok ise, yok olur o îman da. Nasıl vakit girmesi, şart ise namaz için, İki şarta bağlıdır, îmanı da kişinin. Birincisi şudur ki, "Can boğaza gelmeden, Allah ve Peygambere inanmaktır önceden." Çünki perde kalkınca, her şey olur âşikâr, O zaman inansa da, edilmez hiç itibar. Çünki O inanmadı Peygamberin sözüne, Hakikati görünce, inandı gördüğüne. Fir''avn da boğulurkan kalktı gözden perdesi, "İnandım" dediyse de, olmadı faidesi Öbür şart "Hubb-i fillah hem de "Buğd-i fillah"tır, Yâni sırf Allah için sevip düşman olmaktır. Müslümanı, Müslüman olduğu için sevmek, Kâfiri de, küfründen ötürü hiç sevmemek. İmânın altı şartı geçerli olmak için, Lâzımdır bu iki şart, doğrusu budur işin.) Yine bir sohbetinde buyurdu ki bu velî; (Her şeyden yüz çevirip, kul Rabbini sevmeli Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmek, İki türlü olur ki, bunları bilmek gerek. Biri, "Kalp" ve "Beden"le, bir nesneyi sevmektir, Ona, kalp ve bedenle kavuşmak istemektir. Cahil Müslümanların böyledir ki sevmesi, Bundan halâs olmaktır tasavvufun gayesi. Böylece kalpte yalnız, "Allah sevgisi" olur, Ve insan böylelikle gizli şirkten kurtulur. Tasavvufa girmenin tek gayesi de zâten, İnsanı "gizli şirk"ten kurtarmaktır esâsen. Hattâ Hak teâlânın, (Ey îman sahipleri, İman ediniz) diye Kur''ândaki bu emri, Meâlen şöyledir ki; (Yaparak çok ibadet, İman-ı hakikiye kavuşunuz nihayet.) Yine En''âm sûresi yüzyirminci âyette, Buyurulan emir de yine bu mâhiyette. (Organlarla işlenen ve kalple olagelen, Günahları terk edin) buyuruldu meâlen. Kalpte, Hak teâladan başka şeye muhabbet, Olamayacağını emrediyor bu âyet. Bir kalp ki, Sahibinden gayriye tutulmuştur, Ne hayır gelir ondan, zîra o mahvolmuştur.)

