Haram, ateş gibidir... Allah adamlarından olan bu mübarek zât, Her gün sevdiklerine ederdi çok nasihat. Bir gün de buyurdu ki; (Haram, ateş gibidir, Cehennemin ateşi hele çok şiddetlidir. "Ateş" deyip geçmeyin, düşünün üzerinde, Tutun parmağınızı, bir kibrit alevinde. Haram şey konuşursan, "ateş" yemiş olursun, Haram yersen, mideni "ateş"le doldurursun. Harama uzanırsan, dokunursun "ateş"e, Yolların ateş olur, gidersen haram işe. Bir harama bakarsan, bilmiş ol ki o dahî, Ateş olup, mahşerde yakar seni vallahi. Bütün bunlara rağmen, etmeyip hiç endişe, Bir insan, bile bile nasıl gider "ateş"e? Denirse ki, "Günahlar ateştir, biliyoruz, Ama biz o ateşi, şimdi göremiyoruz" Bu göz ile bakarsak, göremeyiz elbette, Bizi, bu göz düşürür, en büyük felâkete. Kureyş müşrikleri de, bu göz ile baktılar, O Resule îmandan, böyle mahrum kaldılar. Dediler, "Bizim gibi bir adam bu nihayet, Yalnız bir hırkası var, fakirdir hem de gayet. Garip ve kölelerle oturur, namaz kılar, Biz ise hem zenginiz, hem itibarımız var. Nasıl Peygamber olur bu haliyle o bize? Niçin tâbi olalım, bizden daha âcize? Onu, bu gözle görüp, îman edemediler, Ebedî felâkete dûçar olup gittiler. Lâkin eshabı kiram, bakıp gönül gözüyle, Uğrunda can verdiler, inanıp seve seve. Lokman Hakîm, Peygamber veyahut velî bir zât, Tövbe için, oğluna şöyle etti nasihat. "Ey oğlum, hiç yarına bırakma ki tövbeni, Zîra ölüm ansızın, yakalar gelip seni." İmâm-ı Mücâhid de, buyurdu; "Her gün eğer, Kim tövbe etmez ise, kendisine zulmeder." Yine âlimlerimiz buyurdu ki; (Bir kimse, Haramdan bir kuruşu sahibine verirse. O kimse, bu işinden alır ki öyle ecir, Bu, altıyüz nafile hacdan daha iyidir.) Ve yine Resûlullah buyurdu ki bir defa; Şöyle buyurmaktadır, Hak teâlâ kullara: (Ey kulum, emrettiğim farzları edâ et ki, Olasın insanların, içinde en âbidi. Sana haram kıldığım şeylerden iyi sakın, Ki kullarım içinde, zühd sahibi olasın. Hem de kanâat et ki, verdiğimiz rızka dahî, Olasın kullarımın, arasında en ganî)

