Kaydet
a- | +A
Akla tâbi olmak! Bu zat buyuruyor ki; (İnsanlar göze değil, Akla tâbi olmalı, odur rehber ve delil. Ebu Cehil, sadece "Göz"e tabi olarak, Kâfir olup, sonsuz bir azabı eyledi hak. Hazreti Ömer ise, tâbi oldu aklına, İman edip kavuştu, Rabbin iltifatına. Bir "Allah adamı"nı, tanıyıncaya kadar, Akıl, belli ölçüde, belki bir işe yarar. Ve lâkin kavuşunca, bir mürşid-i kâmile, Artık bir iş yapması, olmaz kendi aklıyle. Kendi aklını atıp, o zâta tâbi olur, Yanlış bir iş yapmaktan, böylelikle kurtulur. Çünkü o büyük zatlar, Allah''ın izni ile, Hep doğru karar verir, yanılmazlar az bile. Aklı selim sahibi olur ki çünkü onlar, Allah''ın yardımıyla, hep doğruyu bulurlar. Aklı selim sahibi olmayan kişiler de, Yanlış karar verirler, yaptıkları işlerde. İşte bu yüzdendir ki, bir İslâm âlimini, Bulup örnek almalı, onun bütün hâlini.) Bir gün de buyurdu ki; (Hakiki bir müslüman, Rabbine boynu bükük olmalıdır her zaman. Yaptığı ibadeti beğenirse bir kişi, Hak teâlâ indinde, makbul olmaz o işi. Nasıl ateş, odunu, yakar ve bitirirse, Ve yine nasıl güneş, buzları eritirse, Ucb, yani beğenmek de, yaptığı işlerini, Yok eder kazandığı ibadetin ecrini. Bu korkunç hastalıktan kurtulabilmek için, İyi amellerini görmeli fena, çirkin. Bir kul, ibadetinde, bulursa noksan, kusur, O ibadet, indallah, kabule layık olur. Zira kusur görürse, insan bir amelinde, Bu iş kıymet kazanır, Hak teâlâ indinde. Yaptığı her tâati, iyi ve güzel işi, Hep kusurlu görmeğe alışırsa bir kişi, Sağ omuzunda durup, iyilikleri yazan, Meleği, zanneder ki, "Boş duruyor" her zaman. Lakin sol omuzunda oturan melek ise, Hiç durmadan yazıyor, böyle bilir o kimse. Bu yüksek iyi hâle kavuşunca bir insan, Çok manevi ni''metler edilir ona ihsan. Bütün iyiliklerin kökü İslâmiyyettir, Yani farzları yapıp, günahtan el çekmektir. Ne kadar çok dallansa, meyve verse bir ağaç, Yine de köksüz olmaz, ona vardır ihtiyaç. Dinimizin kökü de, bu emirlerdir asıl, İslâma uymadıkça, bir şey olmaz velhasıl.
ÖNE ÇIKANLAR