Kabir hayatı... "Ahmet Mekkî Efendi", bir büyük evliyadır, Bir gün sevdiklerine şöyle buyurmaktadır: İmtihan etmek için kulları cenab-ı Hak, Yaratıp bu dünyaya gönderdi ilk olarak. Öldükten sonra ise, ta kıyamete kadar, Onları kabirlerde bulundurur bir miktar. "Kabir hayatı" diye bir hayat var ki yarın, İnanması lazımdır, buna her Müslümanın. Hadiste buyuruldu: (Bir konaktır ki kabir, Ahiret yolundaki konakların ilkidir. Buradan kolaylıkla kurtulursa bir kişi, Sonraki konaklardan kolay olur geçişi. Kolay kurtulamazsa her kim eğer kabirde, Daha çok zahmet çeker, daha sonrakilerde.) Haktır "Kabir azabı", elbet yapılacaktır, Hem ruha, hem bedene, birlikte olacaktır. Olur hem de bu azab laf, söz taşıyanlara, Ve helada üstüne idrar sıçratanlara. "Hakiki azab" olup, rüya gibi değildir, Bir görüntü olmayıp, azabın kendisidir. Geçici olsa bile dünya azabı gibi, Ahiret azapları cinsindendir tabii. Yani çok şiddetlidir ahiret azapları, "Hiç" kalır buna göre dünya sıkıntıları. Dünyaya bir "Kıvılcım" gelirse Cehennemden, Dünyadaki her şeyi yakar, yok eder hemen.) Bir gün de buyurdu ki yine "Zekat" hakkında, Bu bize emredildi Allah''ın kitabında. Kim ki zekat vermeyi vazife bilmiyorsa, Yani farz olduğuna eğer inanmıyorsa, Zekat vermediğine sıkılmazsa hiç canı, Mazallah "kafir" olup, heder olur imanı. İnsanın senelerce vermediği zekatlar, Birikip, en sonunda bütün malını kaplar. O malda, mü''minlerin hakları olduğunu, Hiç de düşünmeyerek, kendinin sanır onu. Hak teala Kur''anda buyurdu ki aşikar: (Zekatı verilmeyen o mallar, o paralar, Cehennem ateşinde iyice kızdırılır, Sahibinin alnına, böğrüne bastırılır.) Öyleyse bu gafleti at ki ey mağrur zengin, Öğündüğün o mallar, aslında değil senin. Zira başkasınındı bu mallar senden önce, Yine başkalarının olacak sen ölünce. Zekatını ayırıp vermediğin o malın, Hakikatte "zehir"dir, anlarsın bunu yarın. Uşr''unu vermediğin o buğday bir "zehir"dir, O mal da, bu buğday da, zaten senin değildir.)

