Canımız üzüm ister Bir kış günü akşamı, "Üftâde hazretleri", Yanına çağırmıştı, cümle talebeleri. O, sohbet ediyor ve onlar da dinliyordu, Bir ara sohbetini kesip şöyle buyurdu: (Dostlarım, taze üzüm canımız etti talep, Aransa bulunur mu, bu gece vakti acep?) Talebenin kalbinden geçti ki o arada; "Bulunmaz taze üzüm, bu kış günü ve karda." Ve lâkin "Aziz Mahmud" düşündü ki şöylece; "Madem hocam istedi, bulmalıyız bu gece." Ve ayağa kalkarak, arz etti ki; (Efendim, Müsâde ederseniz, ben bulup getireyim.) Üftâde hazretleri, "Peki, getir" deyince, O, bir sepet alarak, yola düştü hemence. Çekirge mevkiinde, bir bağı var idi ki, Sür''atle yürüyerek, bağa oldu mülâki. Mevsim kış olduğundan, yağmıştı her yere kar, Baktı, karlar altında kalmış bütün asmalar. Bir asma çubuğunu temizledi karlardan, Salkım salkım üzümler, göründü hemen alttan. "Bu, hocam Üftâde''nin açık bir kerameti" Deyip, o üzümlerle doldurdu o sepeti. Sepeti omuzlayıp, şükreyledi Allah''a, Ve hızlı adımlarla yürüdü o dergâha. Kuş gibi uçuyordu omuzunda o sepet, Sanki dünya dolusu bulmuş idi bir servet Kar, soğuk ve karanlık, gözü görmüyordu hiç, Tutmuş dergâh yolunu, gidiyordu pür sevinç. Az sonra, üzümleri ona arzedecekti, Üstâdının gönlünü pek sevindirecekti. Bir "Allah adamı"nı sevindirmek ne demek? Dünyaları versen de, çok zordur elde etmek. O, bunları düşünüp, gidiyorken, bir ara, Birden ayağa kaydı ve düştü bir çukura. Lâkin çukur derindi, çıkmak istedi, ancak, Çok uğraştı ise de, olamadı muvaffak. Çaresizlik içinde çıkmak için o yerden, Kalben yardım istedi, "Hazreti Üftâde"den. O an çukur başında, gördü bir ihtiyarı, Elini uzatarak, çekti onu yukarı. Çıkınca, o kimseyi göremedi bir daha, Sepeti omuzlayıp, vasıl oldu dergâha. İçeri girdiğinde, sürüyordu o sohbet, Talebeler ettiler, ona gıbta ve hayret. Üftâde hazretleri buyurdu ki, (Evlâdım, O çukurdan çıkmana, sana kim etti yardım?) "Bilmiyorum" deyince, buyurdu ki; (O yerden, El uzatıp çıkmana, Hızır''dı yardım eden.)

