"Hemen bana gel!" Hindistan''da yaşayan büyük bir evliyadır, Hal ehli kimse olup, kerametleri vardır. İlmiyle amel eder, çok ibadet yapardı, Bir günah işlemekten korkar, ödü kopardı. İmam-ı Rabbani''ye gelirdi önce, fakat, Dinin emirlerine etmezdi mütabaat. Mesela namaz kılmaz, işlerdi haram dahi, Ve lâkin çok severdi, İmâm-ı Rabbâni''yi. Mahalleden bir kıza âşık idi ayrıca, Ona da gidiyordu, kız onu çağırınca. İmam-ı Rabbani''ye, gidince bir gün bu zât, O, merhamet ederek, etti buna nasihat. Buyurdu ki; (Ne için, sen namaz kılmıyorsun? Ve yine günahlardan, niçin sakınmıyorsun?) Dedi ki; (Böyle sözler, çok dinledim ben, fakat, Asla tesir etmiyor, bana öğüt nasihat. Hususi bir teveccüh buyurursanız eğer, Belki ancak o zaman, nasib olur o şeyler.) O zaman o büyük zat, buyurdu; (Öyle ise, Yarına, bu niyet ve emniyetle gel bize.) Tam gelecek idi ki, yanına o büyüğün, Sevdiği kız, onlara misafir geldi o gün. Gidemedi İmâma, o kızdan ayrılarak, Üç günden sonra artık, gitti pek utanarak. O buyurdu; (Ne için gelmedin Bediüddin? Hani sen üç gün önce, bana ne söylediydin? Ama mademki geldin, bir abdest al mükemmel, İki rek''at namaz kıl, sonra hemen bana gel.) Buyurdukları gibi yaparak bu suretle, İmamın huzuruna vardı halis niyetle. Hususi odasına aldılar bu kişiyi, Bir teveccüh ettiler, o anda bitti işi. Bu mânevi tesirle, bayılıp düştü o an, Kaldırıp hanesine götürdüler oradan. Evinde bu şekilde, tam bir gün ve bir gece, Kendinden geçmiş halde, kalıverdi öylece. Kendine geldiğinde, bir yokladı kalbini, Bulamadı o kızın, sevgi muhabbetini. Kendisi anlatır ki; (Zikrediyorken bir gün, Gördüm birden kendimi, sohbetinde Resulün. Biri Resulullaha eyledi ki şöyle arz; "Siz de kılar mısınız, kuşluk diye bir namaz?" Ben izin isteyerek dedim "Yâ Resulallah, Şeyh Ahmed kılmaktadır bu namazı her sabah. Benim hocam olur ki, O, İmam-ı Rabbani, Sizin yaptığınızı, yapıyor o da yani" Buyurdu, "Şeyh Ahmed''in her ameli doğrudur, Bizim sünnetimize, tam uyan yalnız Odur."

