Bir avuç hurma!..

A -
A +

"Tebük" harbine gidilecekti. Ancak maddi bakımdan eshap hayli sıkıntıdaydı. Bırakın silahı, bineği, ayakkabısı olmayanlar bile vardı. Resulullah Efendimiz haber saldı eshaba: - Herkes gücü nisbetinde yardımda bulunsun. Haberi alan koşturdu. Kimi altın gümüş getirdi, kimi kılıç, kimi deve. Kimi de bir avuç hurma getirmişti ki, Efendimiz buna kıymet vermiş, bu "bir avuç hurma"yı, bütün hediyelerin en üstüne koydurmuştu. Hazret-i Ömer'in o aralar malı çoktu. "Bu defa Ebu Bekr'i geçebilirim" diye düşünerek, bütün malının yarısını getirip teslim etti Efendimize. Resulullah sordu ona: - Ya Ömer! Eve ne bıraktın? Edeple arzetti: - Bu kadar da evde var yâ Resulallah! Az sonra hazret-i Ebu Bekir geldi. Malının tamamını getirmişti. Evine ne bıraktın? Efendimiz ona da sordular: - Ya Eba Bekr! Evine ne bıraktın? Cevap manidardı: - Allah ve Resulünün sevgisini. Efendimiz, ikisine bakarak buyurdular ki: - Aranızdaki fark, cevaplarınız kadardır. Hazret-i Ömer diyor ki: - Ebu Bekir, her hususta benden ilerdeydi. Bu defa onu geçebileceğimi ümid etmiştim. Ama yanılmışım. Onu, hiçbir hususta geçemiyeceğimi çok iyi anladım. *** Yine "Bedir Harbi"nde üçyüzsekiz sahabi savaş için saf tutmuştu. Resulullah Efendimiz karşılarında "Bin"e yakın kâfiri görünce secdeye kapanıp duaya başladı: Küffarı perişan eyle! - Ya Rabbi, vadettiğin zaferi ihsan et. Şu mağrûr kâfirleri, perîşân eyle! Hazret-i Ebu Bekir hemen başucundaydı. Bu içli yakarışını duyup teselli etti: - Yâ Resûlallah, kendini bu kadar yorma. O, mutlaka vâdinde duracak ve sana zafer verecektir. Sözünü henüz bitirmişti ki, Cebrail aleyhisselam "Beşbin" melekle gelip selam verdi. Efendimiz başını secdeden kaldırdı. - Aleyküm selam. Cibril müjdeyi bildirdi: - Üzülme yâ Resulallah! Müsterih ol. Ebu Bekr'in sözü üzerine Hak teala bizi sana yardıma gönderdi. Efendimizin gül yüzünde güller açmıştı ki, Cibril devam etti: - Beşbin silahlı melekleriz ve bu dîni, kâfirlerden korumaya kâfîyiz.