Allah adamlarından şânı büyük bir velî, Dîne hizmet etmekti, Onun yalnız emeli. Âhiret endişesi, hiç çıkmazdı içinden, Korkarak bahsederdi, Cehennem ateşinden. Derdi ki; (Bu insanlar, nasıl yanar İlâhi? Ateşe bir an bile, dayanılmaz vallahi.) Her nerede bir sohbet, etseydi insanlarla, Hiç dünya işlerinden, konuşmazdı O asla. Ölüm ve âhiretten, bahsederdi muhakkak, Derdi ki; (Ecel yakın, lâzımdır hazırlanmak. Belki de bugün yarın, öleceğiz elbette, Ve her bir işimizden, hesap var âhirette.) Sordular ki; (Cennete, girmek için Müslüman, Neye dikkat etmeli, bu dünyada her zaman?) Buyurdu; (Kim Cennete, niyetliyse girmeye, Alışsın bu dünyada, dert ve elem çekmeye. Zîra "Cennet yolu"nda, mâniler var aşacak, Bunlara sabredenler, girerler ona ancak. Bu yolda meşakkat var, hastalık var, acı var, Nefsin istemediği, her türlü sıkıntı var. Bu, Cennet yolcusunun, zor gelse de nefsine, Hiç şikâyet etmeyip, o sabreder hepsine. Sürüklemek isterse, günaha nefsi onu, Sabreder, yapmaz aslâ, onun tek arzusunu. Ağır bir söz söylerse, bir mü''min kendisine, Sabredip, cevap vermez, hakim olur nefsine. Geçim sıkıntısından, olsa da mutazarrır, Uzanmaz haram mala, gösterir yine sabır. Rabbinin emrettiği, ne varsa farz ve sünnet, Hepsini îfa edip, verir çok ehemmiyet. Onun yasak ettiği, ne varsa günah, haram, Büyük bir titizlikle, hepsinden kaçınır tam. "Cehennem yolu"ndaysa, olmaz elem ve keder, Nefis ve şeytan dahî, kulu tahrik ederler. Hem bu yolun yolcusu girmez sıkıntılara, Nefsinin keyfi için, girer hep günahlara. Bilmez helal ve haram, tanımaz ayıp, günah, Nefsi ne istiyorsa, sayar helal ve mübah. Yapar hiç çekinmeden, nefsin her dileğini, Kalp kırar, gönül yıkar, bilmez ne dediğini. Hiçbir hareketinde, tanımaz ölçü sınır, Çünki o, her işinde, nefsinden emir alır. Halbuki onun nefsi, düşmandır kendisine, O ise buna rağmen, esir olmuş nefsine. Pervasızca yapsa da, günah olan her işi, Ölünce bekler Onu, Cehennemin ateşi. Halbuki günahına, üzülseydi içinden, Kurtulurdu belki de, Cehennem ateşinden.)

