Kaydet
a- | +A
Ey nefsim! Bu zât buyuruyor ki; (Bir seraptır bu dünya, Bu gün var görünse de, harab olur sonunda. İnsan çok yaşasa da, ölecektir âkıbet, Ölümden hiçbir insan, kurtulamaz ki elbet. "Can vermenin acısı, öyle çetindir ki hem, Hiç kalır ona göre, dünyadaki her elem. Lâkin âhiretteki azablara nisbetle, Hiç yok denecek kadar, hafif kalır gâyetle. Nedense bunu kimse düşünmüyor maalesef, Duymuyor bunun için, bir üzüntü ve esef. Halbuki bir Müslüman, çekilip bir kenera, Düşünmesi gerekir, ölümü ara ara. Demeli ki; (Ey nefsim, gaflete gelme sakın, Belki sana ecelin, yarından daha yakın. Belki de âhirete, "birkaç saniye" kadar, Aramızda çok kısa, gâyet az bir zaman var. Nitekim bir zelzele olacak olsa şu an, Bir anda âhirette oluruz hep o zaman. Bir şeyin olacağı, "muhakkak" ise eğer, Onu, "oldu" bilmeli, zamanlar çabuk geçer. "Ölüm" de, insan için mutlaka gelecektir, Öyleyse onu şimdi "geldi" bilmek gerektir. Tâbiin-i izâmın en yükseği olan zât, Veysel Karânî dahî, buyurur şöyle bizzât: (Yattığında, ölümü yastığın altında bil, Kalktığında karşında, o senden uzak değil.) Bir gün de buyurdu ki; (Günahı için insan, Allahü teâlâya yalvarmalı her zaman. Hem de bu istiğfarda etmeli ki acele, Belki başka müsait bir vakit geçmez ele. Bu ömür, insanların büyük sermayesidir, Onu, yarar işlerle değerlendirmelidir. Dinden, kıl ucu kadar ayrılık mevcut ise, Kendini tehlikede bilmelidir o kimse. İslâm âlimlerinden birisini bularak, Ona tâbi olmalı, her işte tam olarak. Ona karşı gelmekten, sakınmalı pek fazla, Yoksa, istifadesi olamaz ondan aslâ. Onun tek bir işini, hor görmek, beğenmemek, "Öldürücü zehir"dir, titremek, korkmak gerek. İnsan bütün bunları, duymuştur belki biraz, Fakat sırf bilmek ile, hiçbir şey kazanılmaz. Bir hasta, ilacını öğrenebilir, fakat, Onu kullanmadıkça, bulamaz yine sıhhat. Onun, o hastalığın ilâcını bilmesi, Onu iyi etmeğe yetişmez elbette ki. Bilmek, mahşer gününde fayda etmez insana, Bilâkis hüccet olur, azab yapılmasına.)
ÖNE ÇIKANLAR