Ölüm, köprüdür Allah adamlarından, bir büyük evliyadır, Kalplere tesir eden, nasihatleri vardır. (Bu dünya nedir?) diye, sordular bir gün Ondan. (Burada olan her şey, sayılır mı dünyadan?) Buyurdu ki; (Bu dünya, tarladır âhirete, Faydalı tohum eken, kavuşur çok nimete. Kadın çocuk, mal mevki ve makam düşüncesi, Allah için olmazsa, "Dünya" olur cümlesi. Ve lâkin Allah için kullanılırsa bunlar, Dünya değil, bilâkis, âhiretten olurlar. Dünya ile âhiret, zıddır birbirlerine, Birinden uzaklaşan, yaklaşır diğerine. Bir iş, "Dîne muvafık" yapılır ise şayet, Dünya ve ahirette olur büyük sâadet. Kul, Rabbinin emrine, Resûlün sünnetine, Uymaz, düşkün olursa, şehvet ve lezzetine, Şu yolcuya benzer ki, kafileden ayrılır, Hayvanının süsü ve palanıyla uğraşır. Yol arkadaşlarına, uydurmayınca ayak, Helâk olur sonunda, çölde yalnız kalarak. Bunun gibi bir insan, unutup Sâhibini, Bilmezse yaratılış hikmet ve gayesini, Tâbi olur tamamen, hevâ ve hevesine. Dalıp gider dünyanın türlü meşgalesine. "Ölüm"e, hazırlıksız yakalanır nihayet, Böyle olan kimseyi, bekler büyük felâket. Yine bir sohbetinde buyurdu; Hak teâlâ, Resûlünün yolunda bulundursun evvelâ. Çünkü insan, ne kadar yaşasa da, nihayet, Muhakkak âhirete edecek bir gün avdet. Enbiyâ sûresinde şöyle buyurmaktadır; (Her bir canlı, muhakkak, ölümü tadacaktır.) Hadiste buyuruldu; (Her kimin ömrü uzun, İbâdeti de çoksa, ona müjdeler olsun.) Bir köprüye benzer ki, ölüm açık, âşikar, Ölümle kavuşurlar, ma''şûkuna âşıklar. Bütün Hak âşıkları, ölümü düşünerek, Tesellî bulmaktadır, onu hayal ederek. Ankebût sûresinin beşinci âyetinde, Şöyle buyuruluyor, bu mevzu üzerinde: (Ey Rabbine kavuşmayı istiyenler, bilin ki, O''na kavuşma vakti, gelecek elbette ki.) Ve lâkin nefsine ve şeytana tutulanlar, Bir "Allah adamı"na, kavuşmamış olanlar, Yukardaki müjdeye, elbet dahil değildir, Onlar, zarar ziyanda ve hep başı yerdedir. Allah, bizi ve sizi, yüz çevirip herşeyden, Kendine bağlanmayı nasip eylesin hepten.)

