Muvaffakolmak!.. Bu zât buyuruyor ki; (Hazırlıklı olunuz, Zîra siz, âhirete giden bir yolcusunuz. Bugün yarın nihayet, yakalar ecel sizi, Öyleyse uyandırın gafletten kendinizi. Niyazım şöyledir ki, her bir duâ edişte; (Yakmasın hiç kimseyi, Hak teâlâ ateşte) Bir kimse yanacaksa âhirette muhakkak, Çok şeyler başarsa da, sayılır mı muvaffak? O halde şu insandır, asıl muvaffak olan, Kurtarmış kendisini, Cehennemde yanmaktan. Öyleyse siz Allah''tan çok korkun ki burada, Allah, iki korkuyu cem etmez bir arada. Bir kul, eğer dünyada korkar ise Allah''tan, Hiç korkmaz âhirette, Cehennemden azabtan. Ve bir kul ki, Rabbinden korkmaz ise burada, Bilsin ki, onun için çok korku var orada. Ey insanlar, daima Allah''a şükreyleyin, Lâkin yalnız dil ile, iktifâ eylemeyin. "Çok şükür" demek ile, şükretmiş olmazsınız, Günahtan el çekin ki, şükretsin her âzânız. Meselâ "El"in şükrü, hem hayır işlemektir, Hem de "El"le ilgili günah işlememektir. Öyle yaşayınız ki, olun örnek bir insan, Gıbtayla nazar etsin size her bir Müslüman.) Bir gün de buyurdu ki; (Ölürüz bir gün elbet, Dünya, fâni, geçici, ebedîdir âhiret. Orada iki yer var, Cennet ile Cehennem, Bunların ikisi de, mevcutlardır şimdi hem. Her kimin, hangisine gideceği de yine, Bağlıdır dünyadaki yaptığı işlerine. Ya sonsuz bir saâdet, ya ebedî bir elem, Bunları haber verdi, bizlere Fahr-i âlem. Velhâsıl ömrümüzün en kıymetli zamanı, Boşa geçip, geriye kaldı kısa bir ânı. En verimli günleri, Rabbin düşmanı olan, Nefsin isteklerini yapmakla geçti her an. Geriye, ömrümüzün en kıymetsiz, verimsiz, Bir zamanı kaldı ki, ne iş yapabiliriz? Keşke gençlik çağında yapılsaydı ibâdet, Yarın mahşer gününde, olmazdı tasa ve dert. Zararın neresinden dönülse yine kârdır, Zîra kurtuluş için, bu fırsat elde vardır. Gençlikte kaçırılan ni''meti hiç olmazsa, Şimdi yakalamağa çalışmalı hülâsa... Kısa bir sıkıntıyla, az bir amelle yine, Kavuşmak mümkün olur, Cennet ni''metlerine. Gençlikte yaptığımız, çirkin, fena fiiller, Tövbe ve gözyaşıyle, affedilebilirler.)

