Tatlı dil güler yüz Bu zâta sordular ki; (Halk içinde bir velî, Ne şekilde tanınır, ve nasıl olur belli?) Buyurdu ki; (Evliya, dostudur Rabbimizin, Onları anlamaya, aklı ermez herkesin. Tatlı dil, güler yüzü, o hep şiar etmiştir, Ve çok merhametiyle temayüz eylemiştir. Aslâ asık olarak, kimse görmez yüzünü, Zira gömer kalbine, o her üzüntüsünü. İnsanlar arasında, gündüzleri gülse de, Ağlar yalnız kalınca, karanlık gecelerde. Kusurunu düşünüp, Allah''tan hicab eder, (Nasıl cevap veririm mahşerde Rabbime) der. Pişman, nâdim olarak, tövbe eder hep dili, Gözünden akan yaşlar, ıslatır bir mendili. O böyle hüzünlenip, ağlarsa da her gece, Onun iş bu halini, Allah bilir sadece. Sabah yine ihlâsla hizmetlerine başlar, Tebessümlü haliyle, etrafa neşe saçar. Her kimin derdi olsa, doğruca ona gelir, Onun bir çift sözüyle, ferahlanır, sevinir. Ne kadar üzüntülü olsa da ona giden, Onu bir an görünce, ferahlar kalbi birden.) Yine bir sohbetinde buyurdu ki; (Bir kimse, Kalbi Allah''tan gayri bir şeyi görmez ise, "Fena" ve "Beka" denen makama vasıl olur, Bu yolda en nihayet aranılan da budur. İslâmın hakikati buradadır ki hattâ, "Velî" veya "Evliya" denir böyle bir zata. Burada nefis dahi, küfürden olur halâs, İmânla şereflenip, kazanır hem de ihlâs. O artık râzı olur, Rabbin her yaptığından, Allahü teâlâ da, razı olur o kuldan. Kendisini beğenmek belâsından kurtulur, Hiç günah işleyemez bir hale gelmiş olur. Para mal, mevki makam gibi dünyalıklardan, Tamamen kurtulmuştur, hiç tad almaz bunlardan. Zira o, bu şeylerden tamamen vaz geçmiştir, Kendini, "Allah için" artık feda etmiştir. Nefis bu itmînana kavuşursa ne zaman, "İslâm-ı hakiki"yle şereflenir o insan. Yani "Hakiki iman" nasib olur nihayet, Artık hakiki olur yaptığı her ibadet. Bu "Hakiki iman"la her kim ki şereflenir, Peygamberliğe mahsus kemaller ona gelir. "(Âlimler Nebilerin varisleridir)" diye, Kavuşur bu hadiste buyurulan müjdeye. Bütün bu kemallerin kökü, İslâmiyettir, Yâni farzları yapıp, günahtan el çekmektir.

