Söz dinlemek!.. O devirde Bursa''da, Şeyhülislam olan zat, Bir gün, Ulu camide ediyordu nasihat. O da, "Emir Sultan"dan görerek tahsilini, Almıştı o büyükten, ilmi icazetini. O vaaz esnasında, Emir Sultan, dergahtan, Birisini çarşıya göndermişti sabahtan. O talebe giderken, öğrendi ki, o saat; Şeyhülislam camide eder va''zü nasihat. Düşündü; "Gideyim de, o vâzı dinleyeyim, İlminden istifade ve feyiz edineyim." O böyle düşünerek, gitti Ulu Cami''ye, Lakin henüz girince camiden içeriye, Kuvvetli bir zelzele başladı ki o saat, Kendini dışarıya zor attı o cemaat. Ve lakin gördüler ki, az önceki zelzele, Dışarıya çıkınca, kalmadı zerre bile. Onlar bunu görüp de, camiye girince tam, Baktılar ki zelzele ediyor yine devam. Tekrardan dışarıya çıktılarsa da, fakat, Gördüler ki, dışarda yok zelzele ve âfat. Bunu, Şeyhülislam da gördü ve hayret etti, Başını öne eğip, murakabe eyledi. Sonra o cemaate dedi ki; (Ey insanlar, İçerde, hocamızı dinlemiyen biri var. Ondan, "Emir Buhari" etmişti bir şey talep, Gelmiş, vaaz dinliyor burada, neden acep? O kimse dışarıya çıksın ki çok acele, Yoksa helak edecek bizi hep bu zelzele.) O bunu işitince, dışarı çıktı hemen, O çıkınca, zelzele kesildi hakikaten. Mahcubiyet içinde, dergaha döndü yine, Derdi; "Nasıl bakarım ben hocamın yüzüne?" O, bu düşünce ile dergaha vasıl oldu, Girip selam vererek, bir kenara oturdu. "Emir Sultan" hiddetle ona baktı bir kere, Talebe, o dehşetten bayılıp düştü yere. Kendine gelemedi hatta o uzun müddet, Ayılınca, hocası etti yine merhamet. Buyurdu ki; (Ey oğlum, dünyevi ve uhrevi, Hangi ihtiyacınız karşılanamadı ki, Gidip başkalarından istiyorsunuz yardım, Bu, hiç talebeliğe yakışır mı evladım? Talebe, hocasından çeşitli ni''metlere, Kavuşunca, gider mi daha başka bir yere? Bu türlü davranışlar, bu yolda hem ayıptır, Hem de bu, onun için kazanç değil, kayıptır. Lakin yine bu ikaz, ni''mettir senin için, Yoksa farkına bile varamazdın bu işin.)

