Kırk ok!.. Vardı "Emir Sultan"ın yayı ile bir oku, Onu kullanır idi, bir savaş bulsa vuku. Lâkin ona koyunca, oklardan bir tekini, "Kırk ok" çıkıp, hepsi de bulurdu hedefini. Bir gün Şeyhülislamın dahi hazır olduğu, Bir mecliste, istedi bu yay ile okunu. Onu, Şeyhülislama vererek bu büyük zat, Buyurdu ki; (Al bunu ve doğuya doğru at.) Ve sonra buyurdu ki; (Düşerse o nereye, Bizim mezarımızı kazarsınız o yere.) Oku onun emriyle atınca Şeyhülislam, Şimdiki türbesinin yerine düştü o tam. Vaktâ ki "Emir Sultan" göçünce bu âlemden, Üzerine bir türbe yapıldı sonra hemen. Şöyle anlatıyor ki, türbeyi yapan usta; (Kendisinden talimat aldım hep bu hususta. Zira her gün, rüyama girerek o büyük zat, Emirler veriyordu, kendisi bana bizzat. "Şurası şöyle olsun, böyle yap burayı da," Diye tarif ederdi, o hep bana rüyada. İznikli bir alimin, var idi ki bir oğlu, Kalkıp, "Emir Sultan"ın kabrine geldi doğru. Türbeye bakanlardan, alarak müsaade, Dedi, (Kalmağa geldim, uzun müddet bu yerde.) Onlar "Peki" diyerek, verdiler ona izin, O da içeri girdi, i''tikaf etmek için. Gece gündüz ibadet ederek o arada, Bulunurdu Rabbinden, dua ve tazarruda. Fakat altı gün sonra, ayrıldı o türbeden, Onu görüp, insanlar sordular ona hemen. Dediler; (Uzun müddet kalacaktınız hani, Ne için altı günde çıktınız böyle âni?) Dedi; (Benim vardı ki, mühim bir ihtiyacım, Bu hasıl olsun diye, yıllardır duacıyım. Geldim, "Emir Sultan"ın ruhlarını vesile, Ederek kavuşayım, arzuma bilvesile. Lakin ben, uzun müddet kalırım zan etmiştim, Arzuma, ancak böyle kavuşurum demiştim. Fakat "Emir Sultan"ın, yetişerek himmeti, Aktı nehirler gibi, feyiz ve bereketi. Kavuştum muradıma, bu altı gün içinde, Çıktım, fazla kalmadım işte bunun için de. Bu büyük evliyanın, bilin çok kıymetini, Zira o, istiyene saçıyor himmetini.)

