Bir gün bu zât mescitte buyurdu; (Ey insanlar, Allah''ın biz kullara nice nimetleri var. Bu nimetler içinde, şudur ki en üstünü, Ona, tanıtmasıdır bir İslâm büyüğünü. Yâni seviyor ise, bir kulu Rabbi eğer, Ona, bir evliyayı tanımak nasib eder. Yâni kim kavuşmuşsa, bir hakiki rehbere, O, kavuşmuş demektir bilcümle nimetlere. Kim de kavuşmamışsa, bir rehbere eğer ki, Hiçbir şeye kavuşmuş sayılmaz elbette ki. Her bir hayrın kaynağı, o üstâddır elbette, O, hâlis tâlipleri erdirir her nimete. Velhâsıl saadete kavuşabilmek için, Şu üç şartı yapması lâzım gelir kişinin. Birincisi, "Dînini öğrenmek"tir iyice, Felâha kavuşulmaz dîni öğrenmedikçe. İkincisi, "Amel"dir, yâni öğrendiğini, Nefsine zor gelse de, yapmaktır her birini. Zîra amelsiz ilim, yaramaz hiçbir işe, Ve hattâ âhirette vebâldir o kişiye. Üçüncüsü, her işi "Allah rızası" için, Halis bir niyet ile yapmasıdır kişinin. Bir gün de buyurdu ki (Ölüm kabir kıyamet, Hakkındaki haberler, doğrudur hepsi elbet. Âhirete inanmak, Allah''a îman gibi, Müslüman olmak için mühim şarttır tabii. Her kim ki âhirete îman eylememiştir, Allahü teâlâyı inkâr etmiş gibidir. "Kabir azabı" ile, vardır "Kabir sıkması", Buna da, her müminin lâzımdır inanması. Çünkü Resûlullah''ın meşhur hadisleriyle, Haber verilmiştir ki, vukû bulur ayniyle. Kabirde "Münker-Nekir" adında iki melek, Çok korkunç sûretlerde her mevtâya gelerek. Belli bâzı şeyleri sual edeceklerdir, Kabir suallerine cevap vermek bir derttir. "Kıyamet günü" vardır, o gün elbet olacak, Gökler parçalanarak, yıldızlar dağılacak. Bu yeryüzü ve dağlar, toz olup savrulurlar, Parça parça olur ve sonra da yok olurlar. Bu, Kur''ân-ı kerimde haber verilmektedir. Bunlara inanmayan "Küfre kaymış" demektir. Kıyamette her mahlûk, yok olup sonra tekrar, Hepsi yaratılarak mezardan kalkacaklar. Her mahlûkun çürümüş et ve kemiklerine, Hak teâlâ can verip, diriltecektir yine. O gün "Mîzan" denilen kurulur bir terazi, Tartılır iyi kötü amellerin cümlesi.)

