Kaydet
a- | +A
''Ağlama yâ Fâtıma!'' Resulullah alırken en son nefeslerini, Ve verirken eshaba son nasihatlerini, Fâtıma hazretleri, kenarda ağlıyordu, Gözlerinden sel gibi, yaşlar akıtıyordu. O Server çok üzülüp onun ağladığına, Çağırdı kendisini ve oturttu yanına. Buyurdu ki; (Ey kızım, ağlama, beni dinle, Gökte melekler dahi ağlıyorlar seninle.) Fâtıma hazretleri dinledi babasını, Ağlamayı bırakıp, sildi gözyaşlarını. Sonra buyurdular ki; (Bunlar son üzüntüler, Bundan sonra babana, olmaz başka bir keder. Zira kurtulmaktadır, bu mihnet diyarından.) Ve hazreti Ali''ye buyurdu ki o zaman: (Yâ Ali, zimmetimde, bil ki filân kimsenin, Şu kadar malı vardır, sen onu ödeyesin. Kevser havzı başında, benimle ilk olarak, Görüşecek kişi de, sen olursun muhakkak. Sana çok sıkıntılar gelecek benden sonra, Lâkin sabretmelisin, sen o sıkıntılara. İnsanlar bu dünyaya meylettiğinde yarın, Ahireti tercih et, sen aksine onların.) Vefat etme zamanı yaklaşmıştı iyice, En son nefeslerini veriyordu böylece. O gün Resulullah''a geldi Cibril-i emin, Dedi; (Selâm ediyor sana Rabbil alemin. Buyurur ki, "Habibim istiyor ise şu an, Derhal şifa vereyim, kurtulsun hastalıktan. Dilerse, ileteyim âhiret âlemine, Muntazırdır melekler, şimdi Onun emrine.") Buyurdu; (Ey Cebrail, kendisine bıraktım, O nasıl diler ise, odur benim muradım.) Sonra işaret ile emredip hâziruna, Hazreti Fatıma''yı çağırdı huzuruna. Sinesine çekerek, birşeyler dedi önce, Ağlamaya başladı o bunu öğrenince. Az sonra birşey daha söyleyince O Server, Ağlamayı bırakıp, gülüverdi bu sefer. Âişe validemiz görüp onun halini, Merak edip hemence, sordu şu sualini: (Yâ Fâtıma şaşırdım, taaccüb eyledim pek, Olur mu bir arada, hem ağlamak, hem gülmek?) Dedi ki: (Önce babam vefat edeceğini Söyleyince, üzülüp ağlama tuttu beni. Sonra da buyurdu ki "Ağlama yâ Fâtıma, Ehli beytten ilk önce, sen gelirsin yanıma." Bu müjdeli haberi duyunca kendisinden, Ağlamayı bırakıp, gülüverdim sevinçten.)
ÖNE ÇIKANLAR