''Zevceni ister misin?'' Hazreti Ali der ki; işbu nikâh gününden, Çok zaman geçtiyse de, söz olmadı düğünden. Bir şey buyurmayınca O Server bizâtihi, Hicabımdan ağzımı açamazdım ben dahi. Ama Resul-i Ekrem, tenhada bâzan bana, Görüp, buyurdu ki; (Yâ Ali müjde sana. Zira senin hâtunun, ne iyi birisidir, O cümle hatunların, bil ki seyyidesidir.) Bir gün hazreti Ukayl, dedi ki ona bizzat; (Bu akd-i izdivaçtan memnun olduk biz, fakat, Muradımız odur ki, bu iki bahtiyarlar, Şöyle birbirlerine daha yakın olalar.) Dedi; (Evet, ben dahi böyle istemekteyim, Lâkin Resulullah''tan, çok hicab etmekteyim.) Sonra kalkıp gittiler, O Server''in evine, Az sonra rastladılar, yolda Ümmü Eymen''e. Peygamber-i zişan''ın dadısıydı bu hâtun, Bu hususta fikrini sordular bir de onun. O dedi; (Bu iş için, lüzum yok gelmenize, Bunu haber veririm öğrenerek ben size.) Ve onların yanından ayrılıp Ümmü Eymen, Ezvâc-ı tâhiratın yanına vardı hemen. Onlar da toplanarak çare için bu işe, Geldiler hep birlikte, hazreti Aişe''ye. "Hazreti Hatice"yi anarak dediler ki; (O şu anda hayatta olsa idi eğer ki, Olmazdı bizler için bugün böyle endişe, Çünkü O, daha iyi eğilirdi bu işe.) Peygamber Efendimiz duyunca bu sözleri, Ağlayıp, yaşla doldu o mübarek gözleri. Sonra Resulullah''a o mübarek hanımlar, Dediler ki; (Ali''nin size arzuhali var.) O zaman buyurdu ki; (Çağırın gelsin hemen) O gelince, hanımlar çıktılar hepsi evden. O girdi içeriye, mahcup idi bir hayli, Buyurdu ki; (Zevceni ister misin yâ Ali?) Dedi ki; (Anam babam, canım sana fedadır, Müsaade ederseniz, muradım bu yoldadır.) Esmâ binti Ümeys''e buyurdu ki o vakit, (Fâtıma''nın evini hazır eyle hemen git.) Esma (peki) diyerek, o eve gitti hemen, Üç adet minder yaptı, hasır ile deriden. O gün yatsıdan sonra, Resul-i Ekrem dahi, Gelip, yapılanları gördüler bizatihi. Bu üç minder, bir halı, yastık ve su kırbası, İki el değirmeni, bir testi, bir su tası. Bir havlu, bir elbise, bir sedir, bir de yorgan, Ev eşyası ve çeyiz, ibaretti bunlardan.

