Niçin cevaplamadın bu suali? Peygamber Efendimiz, hazreti Ali ile, Bir gün oturuyordu mübarek evlerinde. Bir ara dâmâdına sordu ki şu suali; (Allahü tealayı sever misin yâ Ali?) O şöyle arz etti ki buna cevap olarak, (Evet yâ Resulallah, seviyorum muhakkak.) O Server bu cevabı ondan dinlediğinde, Tekrar sual etti ki; (Sever misin beni de?) O yine cevabında dedi; (Yâ Resulallah, Zâtı âlinizi de çok seviyorum vallah.) Buyurdu ki; (Yâ Ali, seversin elbette ki, Zevcen Fâtıma''yı da sever misin sen peki?) O (Evet) deyince de, buyurdular ki yine; (Peki sevgin var mıdır, Hasan ve Hüseyin''e?) Buna da, (Seviyorum) diye arz edince hem, Ona şöyle bir sual sordu ki Fahr-i alem: (Yâ Ali, hepsini de seviyorum diyorsun, Sen bunları, bir kalbe nasıl sığdırıyorsun?) Bunu, hazreti Ali cevaplayamadı tam, Hazreti Fatıma''ya söyledi evde akşam. O dahi kendisine söyledi ki; (Yâ Ali, Niçin cevaplamadın, acaba bu suali. Hak tealayı sevmen, iman ve akıldandır, Resulü sevmen ise, yine imanındandır. Eşin olduğum için, seviyorsun hem beni, Ve tab''an seviyorsun Hasan ve Hüseyin''i) Hazreti Fâtıma''dan öğrenerek o gece, Gelip Resulullah''a arz eyledi hemence. O Server buyurdu ki lâkin ona bakarak; (Bu meyve, Peygamberlik ağacındandır ancak.) Yani Peygamberimiz demek istediler ki, (Bu cevap senin değil, Fâtıma''nındır belki.) Hazreti Fâtıma''yı vaktâ ki Fahr-i âlem, Aliyyül Mürteza''ya nikâhladığı zaman, Buyurdu; (Kadınların en iyisini yine, Erkeklerin içinden, verdim en iyisine. Sonra ben, Fâtıma''yı Ali''ye vermem için, Allahü tealadan aldım emir ve izin. Allah, her Peygamberin neslini kendisinden, Benim sülâlemi de yaratmıştır Ali''den.) Bir gün de buyurdu ki; (Benim evimdekiler, Nuh aleyhisselamın gemisi gibidirler. Onlara tâbi olan, selâmet bulur mutlak, Tâbi olmayan ise, helak olur muhakkak.) Yine Peygamberimiz sahabeye hitaben, Bir gün de buyurdu ki, (Ağaca benzerim ben. Fâtıma bunun kökü ve Ali gövdesidir, Hasan ve Hüseyin de, onun meyveleridir.)

