Allah adamlarından, ilim ehli büyük zât, Peygamber-i zîşan''ın, evladındandı bizzat. Ömrünü ilim ile, geçirmiş bir veliydi, Vaaz ve nasihati, pek çok faideliydi. Bir gün genç bir Müslüman, gelerek huzuruna, İstirham eyledi ki, "Nasihat edin" bana. Buyurdu ki; (İşleme, bir küçük günah dahî, Zîra günah ateştir, yakar seni vallahi. İnsanlar arasında, kork ve sakın şöhretten, Zîra ahmak olanlar, hoşlanır övülmekten. Arzu etme çok kimse, ansın senin adını, Bunu seven, alamaz, ibadetin tadını. Bu dünyanın sevgisi, hiç olmasın kalbinde, Zîra onun kıymeti, hiç yoktur Hak indinde. Dünya köprü gibidir, yürüyüp geçmeye bak, Zira yolcu olana, yakışmaz oyalanmak.) Genç dedi ki, (Öyleyse, ne yapayım şimdi ben?) Buyurdu ki; (Hazırlan âhirete şimdiden. "Ahiret" hepimizin, varacağı son durak, Orada her amelden, sual olur muhakkak. İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar, Ya sonsuz Cehennemde, ya Cennette olurlar. Rabbinin kudretini, düşünseydi bir insan, Korkudan edemezdi, O''na günah ve isyan. Akıllı bir Müslüman, aslâ uymaz nefsine, Bilir ki kendi nefsi, düşmandır kendisine. Her arzusu mutlaka, kendi aleyhinedir, Ona uyan bir kişi, ahmak değil ya nedir?) Bir gün de buyurdu ki, (Hazırlıklı olunuz, Zîra siz ahirete, giden bir yolcusunuz. Bugün yarın, nihayet, yakalar ecel sizi, Öyleyse uyandırın, gafletten kendinizi. Size dualarımın, şudur ki özü heman, "Yakmasın Hak teâlâ, ateşte sizi bir an." Bir kimse yanacaksa, âhirette muhakkak, Çok şeyi başarsa da, sayılır mı muvaffak? O halde şu insandır, asıl muvaffak olan, Kurtarmıştır kendini, Cehennemde yanmaktan) Derdi ki; (Siz Allah''tan, çok korkun ki burada, Allah iki korkuyu, cem etmez bir arada. Bir kul eğer dünyada, korkar ise Allah''tan, Hiç korkmaz âhirette, Cehennemden, azabtan. Ve bir kul ki Rabbinden, korkmaz ise burada, Bilsin ki onun için çok korku var orada. Ey insanlar, daima, Allah''a şükreyleyin, Lâkin yalnız dil ile, iktifa eylemeyin. "Çok şükür" demekle, şükretmiş olmazsınız, Günahtan el çekin ki, şükretsin her âzânız.)

