Esirler!.. Otuz iki yaşında kavuştu hidayete, Onunla müslümanlar eriştiler kuvvete. Bir hadisi şerifte, buyurdu Resûlullah; (Doğru sözü, Ömer''in diline koydu Allah.) Zira Bedir harbinden dönüldüğünde geri, Getirdiler küffardan alınan esirleri. Allah''ın Sevgilisi sordu her sahabiye; (Esirler hakkındaki fikriniz nedir?) diye. Hazreti Ebu Bekir, arz etti ki cevaben; (Onlar kendi kavmimiz, öldürmeyelim hemen. Sıkı takip edelim, onların işlerini, Birer fidye alarak, bırakalım hepsini. Ümit ediyorum ki, ilerde bu esirler, Tövbe edip imanla şereflenebilirler.) Sonra Hazreti Ömer, fikrini eyledi arz, Dedi: (Yâ Resûlallah, bunlara şefkat olmaz. Zira tekzib ettiler, seni tâ baştan beri, Hatta şehid ettiler, nice sahabileri. Seni dahi katl için, teşebbüse geçtiler, Mekke''den çıkman için, hem de mecbur ettiler. Bunun için derim ki, öldürüp herbirini, Temizlemiş olalım, kâfirlerden bu dini. Bunun için meselâ, emrediniz Ali''ye, Öldürsün kardeşini, o kendi eli ile. Öldürsün Hamza dahi, karındaşı Abbas''ı, Ben dahi öldüreyim, akrabamdan şu şahsı. Çünki reisleridir, bu kişiler küffarın, Kati düşmanıdırlar, bunlar müslümanların.) Resûlullah cevaben bir şey buyurmadılar, Fikirleri dinleyip, oradan ayrıldılar. Birazdan teşrif edip, buyurdu ki: (Muhakkak, Değişik halk etmiştir kalpleri cenab-ı Hak. Yâ Ebâ Bekr, benzersin sen İbrahim Nebi''ye Hayır dua etmişti, O, kâfir ahaliye. Sen de Mûsâ Nebi''ye benziyorsun yâ Ömer, Onun bedduasıyla, boğulmuştu kâfirler.) Hazreti Ömer der ki: (O gün Resul-i zişan, Ebû Bekr''in re''yine karar vermişti o an. Lâkin Resulullah''ı gördüm ki ertesi gün, Sıddîk ile birlikte, ağlarlardı çok üzgün... Merakla yanlarına yaklaştım ben o zaman, Dedim: (Yâ Resulallah, nedir sizi ağlatan?) Buyurdu ki: (Yâ Ömer, esirler hakkında ben, Fidye alıp bırakmak fikrini seçtiğimden, Hatâ eylediğimi bildirdi Hak teâlâ, Az kalsın bir azaba olacaktık mübtelâ. Öyle yakın geldi ki o azab üstümüze, Şu gördüğün ağaçtan daha yakındı bize. Eğer o, başımızdan çevrilmeseydi geri, Olmazdı hiç kurtulan, Sa''d ile senden gayri.)

