Hz. Âişe''nin gözyaşları O Server geldi bir gün, evine Âişe''nin, Sordu ki: (Yiyecekten, var mıdır hiçbir şeyin?) O, cevaben dedi ki: (Bu gece kaldığınız, Evde çıkarmadı mı, bir yemek hanımınız?) O böyle söyleyince, Allah''ın Resulüne, Peygamber Efendimiz, gücendi bu sözüne. Müteessir olunca, bu sözünden O Server, Dışarı çıkmak için, hazırlandı bu sefer. Âişe vâlidemiz, eteğinden tutarak, Pek çok özür diledi, hemen pişman olarak. Ve lâkin eteğini çekerek Fahr-i âlem, Çıkınca, Âişe''nin içini sardı elem. Resulü üzdüğünü anlamıştı O zira, Yüzünü yere koyup, başladı yalvarmağa: (Yâ Rabbî, senden gayri yok bana acıyacak, Beni bu ıstıraptan, sen kurtarırsın ancak.) Tam mescide girerken, rahmeten lil''âlemin, Bir anda indi yere, gökten Cibril-i emîn. Henüz bir ayağını atmıştı ki içeri, Acele yetişerek, durdurdu O Serveri. Dedi: (Allah katından, bir emir var ki size, Maalesef izin yok, mescide girmenize.) Durup sordu Cibril''e, O Resul-i müctebâ, (Ey kardeşim Cebrail, sebep nedir acaba?) O, cevaben dedi ki; (Ey Allah''ın Habibi, Âişe''nin gözyaşı, akıyor ırmak gibi. Rabbimiz buyurdu ki, Âişe''ye giderek, Teselli etsin onu, bir şeyler söyleyerek.) Resul eve dönünce, af diledi Âişe, Özrü kabul olunup, buldu huzur ve neş''e. Cebrâile bir daha buyurdu ki Rabbimiz; (O iki sevgiliyi, barıştırdık şimdi biz. Bir de ihsan edelim, onlara şimdi yine, Cennet nimetlerinden, al götür önlerine.) Girdi hemen Cennete, Cibril aleyhisselâm, Götürdü önlerine, Cennetten türlü taam. İki lokma kalınca, Resulullah bu kere, Buyurdu: (Bu lokmalar, kalsın Ebû Bekir''e.) O an kapı çalındı, buyurdu ki O Server; (Ebû Bekir gelmiştir, koş kapıyı açıver.) O içeri girince, buyurdu ki: (Ey Sıddık, Bunlar Cennet nimeti, senin için ayırdık.) Aldı iki lokmayı, O da iki eline, Verdi Resûlullahla, temiz kerimesine. O Server buyurdu ki; (Senindi bu lokmalar, Niçin sen yemeyip de, verirsin bize tekrar?) Şöyle arz eyledi ki, O da Resûlullaha; (Yemeniz hayırlıdır, yememden bin kat daha.)

