Şecâat sahibiydi Hazreti Ömer der ki; (Bir ömür müddetince, Ne kadar sevap ecir kazandıysam bir nice, Sıddık''ın bir saatlik ibadetiyle hemen Değişirim hepsini, hiç tereddüt etmeden. Çünkü Resul-i ekrem, âhirete göçünce Arab kabileleri, mürtet oldu hemence. Varıp Ebû Bekir''e durumu eyledim arz, Dedim, (Bu mürtetlere, mühlet tanısak biraz.) Benim bu teklifimi, o kabul etmeyerek, Şöylece cevap verdi, hem de hiddetlenerek. (Yâ Ömer, hamd olsun ki âlemlerin Rabbine, Bu din tamamlanmış, ermiştir kemâline. Hususen Hak teala bunu haber vermiştir, "Size nimetlerimi tamamladım" demiştir. Şimdi gayret lazımdır, dinin selâmetine, Göz yummak doğru olmaz, kuvvet kaybetmesine. Ben bunu temin için, ederim sa''y-ü gayret, Vermem o mürtetlere, ne fırsat, ne de mühlet. Onlarla cihad için geçirmem bir gün bile, Kılıçtan başka şeyle konuşmam onlar ile.) Halbuki O, halim ve yumuşaktı mizacen, Şefkat ve merhametli bir kişiydi esasen. Lâkin münafıklara şiddetliydi be gayet, Çekti hemen kılıcı, etmedi hiç merhamet. O azgın mürtetler ki, karşı geldi Allah''a, Onlara sert davranıp, etmedi müsamaha. Bir konuşmağa bile, hiç lüzum görmeksizin, Sıyırdı kılıcını, vakit geçirmeksizin. Yine o gün toplayıp, eshabın her birini, Bir hutbe okuyarak, verdi cihat emrini. Hata hazreti Ömer, meşhurken hiddetiyle, Onun şecaatine, hayret etti O bile. Yine hazreti Sıddık, vaktâ ki etti iman, Resul-i mücteba''ya arz etti hemen o an. Dedi; (Yâ Resulallah, arkadaşlarım da var, Getireyim, onlar da imana kavuşsunlar.) Peygamber Efendimiz, "iyi olur" deyince, Onların yanlarına koşup gitti hemence. Osman, Talha ve Zübeyr, Sa''d bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bir Avf''la, eyledi o gün temas. Onlar sual etti ki hazreti Ebû Bekr''e, "Sen iman eyledin mi, bu gelen Peygambere?" Dedi ki: (Ben inandım, iman edin siz dahi, O, Allah tarafından Peygamberdir Vallahi. Dediler ki; (Madem sen, iman ettin şüphesiz, Öyle ise biz dahi O''na iman ederiz.) O beş arkadaşını götürdü O Resule, Hepsi iman ettiler, Onun vesilesiyle.

