Server-i kâinata gelince Peygamberlik, Hatice validemiz, iman etti Ona ilk. Resulün tebliğine, hiç tereddüt etmeden, "Peki" deyip, imanla şereflendi ilk hemen. Abdest almasını da, öğrenip Ondan bizzat, Sonra namaz kıldılar, birlikte iki rek''at. Hatice validemiz, Resulün her emrine, Peki der ve severek, getirirdi yerine. Kâfirler alay edip, üzseydi Peygamberi, Onun tesellisiyle, rahatlardı kalpleri. Derdi: (Yâ Resulallah, üzülmesin hiç kalbin, İtaat edecektir sonunda sana kavmin.) Hazreti Hatice''den, "Kasım" ile "Abdullah", Adında iki oğul Resul''e verdi Allah. Ve lâkin ömürleri, kısa oldu dünyada, Kasım onyedi aylık, dünyaya etti veda. Bir müddet geçmişti ki, Kasım''ın vefatından, Hazreti Abdullah da, göç etti bu dünyadan. Her iki evladının vefatına O Server, İnsanlık icabıyla, çok fazla üzüldüler. Mübarek gözlerinden, göz yaşları dökerek, Bir gün şöyle buyurdu, dağa nazar ederek: (Ey dağ, benim başıma gelenler sana şayet, Gelseydi, dayanamaz ve yıkılırdın elbet.) Hazreti Hatice de, olup çok müteessir, Dedi: (Yâ Resullalah, onlar şimdi nerdedir?) Şöyle buyurdular ki, Ona Nebiyyi zişan, (İkisi de elbette, Cennettedirler şu an.) Her iki oğlunun da vefat etmesi ile, Kâfirler sevindiler, buna ziyadesiyle. Ebu Cehil ve bazı müşrikler de bu ara, Bunu fırsat bilerek, yaptılar çok yaygara. Dediler: (Muhammedin oğlu kalmadığından, Nesli kesilmiş olup, "Ebter" oldu O şu an. Neslini sürdürecek yok bir erkek evladı, Ölünce unutulur, kendisinin de adı.) Müşriklerin yaptığı bu ithama, derakap, Habibinin namına, Rabbimiz verdi cevap. Nitekim Hak teâlâ, Sevgili Habibine, Bir sûre göndererek, kuvvet verdi kalbine. Buyurdu ki: (Biz sana, Kevser verdik mukaddes, O halde Rabbin için, namaz kıl ve kurban kes! Sana Ebter diyenin, kendisi zürriyetsiz, Namsız ve haysiyetsiz bir kişidir şüphesiz. Senin ise, pâk neslin ve şan ile şerefin, Hep devam edecektir, tâ kıyamete değin. Sana, ahirette de, hiç akla gelmeyecek, Nice büyük şeref ve ni''metler verilecek.)

