Bin kitap!.. Bağdat''ta baş müderris idi hem bu büyük zat, Bir ara istedi ki, eylesin terk-i Bağdat. Düşündü ki, "Bu kadar ilimler tahsil ettim, Lâkin bilmiyorum ki, halis midir niyetim? Allah için değilse, edindiğim ilimler, Sonunda helakime sebep olabilirler. Niyetimde az dahi, dünya hırsı ve şöhret, Var ise, benim için, bu olur bir felaket" Bu türlü düşünceler geldiğinde içine, Ders verirdi tam "üçyüz" ilim talebesine. İmam''ın düşüncesi sezilince Bağdat''ta, Buna mani oldular, eşraftan çok zevat da. Bütün devlet erkânı, talebe ve cümle halk, Dediler ki, (Gitmeyin, bizleri bırakarak.) Lâkin o kararlıydı, gitmek için büsbütün, Haccı bahane edip, Bağdat''tan çıktı bir gün. Onbir sene sürünce, bu inziva hayatı, Tamamlandı nihayet, manevi kemâlâtı. Zahirî ilimlerde, eşsiz iken bu sefer, "Tasavvuf" yolunda da, aldı çok mertebeler. Hem zâhir, hem bâtında, "kâmil" oldu nihayet, Sonra memleketine eyledi artık avdet. Zira feyiz aldığı gönül ehli kişiler, Kendisine bu yolu işaret eylediler. Dediler ki; (Uzlette, kendine fayda vardır, Lâkin ilim neşrinde, faide umûmadır. Kendini düşünenden, zira bizim dinimiz, Gayriyi düşüneni, tutar üstün ve aziz.) O da bu nasihatı candan kabul ederek, Döndü ilim neşrine, uzleti terk ederek. Yaşı "elli" olmuştu, geriye döndüğünde, Artık Tus''ta geçirdi, bakiye ömrünü de. Vefat edene kadar, durmadan çalışarak, "Bin kitap" telif etti, hiç durmadan yazarak. Yazdığı kitapların, sayfa yekûnu eğer, Ömrüne bölünürse "Onsekiz" sayfa eder. "İhyâ-yı Ulum" ile bir "Kimyâ-yı Seâdet", İlmini göstermeye, eder, yalnız kifayet. Ve hatta bu mevzuda, demiştir ki âlimler, "Sırf İhyâ-yı Ulumu, bir gayri müslim eğer, Severek çevirirse, sayfalarını bir bir, Onun bereketiyle, imanla şereflenir." Dokuzyüz ellidokuz miladi senesinde, Vukua gelmiş idi, bunun tecrübesi de. Dört Alman ordinaryüs profesör o zaman, İmâm-ı Gazâli''nin alıp kitaplarından, Okumak suretiyle, nûr dolup kalplerine, Dördü de girmişlerdi hemen İslâm dinine.

