Bu zât buyuruyor ki; (İslâma hizmet için, Tam ihlâslı olması lâzım gelir kişinin. Zerre kadar menfaat düşünürse hizmette, Onun faidesini göremez âhirette. Yine böyle birinin kitabını okuyan, İstifade yerine, çok zarar görür ondan. Vaktiyle bir talebe, bir küçük kitap görmüş, Onu alıp, hemence hocasına götürmüş. (Oku da dinleyeyim bir miktar) buyurunca, Okumuş hocasına o kitaptan bir parça. Dinleyip, (Biraz daha okuyuver) buyurmuş, Talebe "Peki" deyip, biraz daha okumuş. Sonra da; (Yine oku, yine oku) diyerek, Dinlemiş o kitabı, başından sonuna dek. Talebe bir hususu çok merak etmiş ancak, Ki, "O kitap hakkında, acep ne buyuracak?" Buyurmuş ki; (Tamamı doğru ve yerindedir, Hiç yanlış yok, velâkin, okuyan zehirlenir. Sebebine gelince, ihlâssız bunu yazan, Bir zulmet yayılıyor, satırlar arasından. Zîra o, bu kitabı yazmamış Allah için, Para ve dünyalıkmış, maksadı o kişinin. "Ekmek yemek" gibidir yâni kitap okumak, Veyâhut da "su içmek" gibidir ki bir bardak, Pis, necis bir bardağa, temiz su konur ise, Onu, o pis bardaktan içebilir mi kimse? Hattâ bilmese bile onun pis olduğunu, İçerse zehirlenir ve hasta yapar o onu.) Bir gün de buyurdu ki; (İslâma hizmet etmek, Her zaman yapılması lazım ve mühimdir pek. Zîra bir hadîsinde buyurdu ki O Server; (Terk olmuş, unutulmuş bir sünnetimi eğer, Her kim ki ihyâ eder, diriltir, canlandırır, Bunu yapan mü''mine, yüz şehid ecri vardır. Unutulmuş bir emri ihyâ etmek, yaşatmak, Her zaman iki türlü yapılabilir ancak. Birincisi, o emri yapmaktır bizâtihi, Diğeri, yaptırmaktır başkalarına dahî. Yâni islâmiyyeti öğretmektir, yaymaktır, Dînin emirlerini, böyle canlandırmaktır. Bu ikinci şekilde, islâmı ihyâ etmek, Birinciden kıymetli, iyi ve âlâdır pek. Bugün ehli sünneti, itikad ve îmanı, Allahü teâlânın helâl ve haramını, Öğretip, kendisi de bunları yapanlara, İlmihal kitapları yazıp dağıtanlara, Çok müjdeler olsun ki, çok kazanıyor onlar, Her amelde, yüz şehid sevabı alıyorlar.)

