Günah ateş gibidir Bu zât buyuruyor ki; (Günah, "ateş" gibidir, Yâhut dışı şekerle kaplanmış bir "zehir"dir. Yarın kurtulmak için, âhiret azabından, Yapmamak lâzım gelir, aslâ günah ve isyan. Bu hakikat, elbette yarın anlaşılacak, Lâkin o gün, iş işten çoktan geçmiş olacak. İnsan, önce kendine merhametli olmalı, Yâni önce kendini "Ateş"ten kurtarmalı. Sonra da, evlâdına merhamet etmelidir, Onları da azaptan halâs eylemelidir. Bâzı anne babalar, düşünmezler pek bunu, Sırf "dünya kazancı"nın gösterirler yolunu. Diyorlar ki; "Oğlumuz tahsil yapsın, okusun, Böylelikle bir meslek, bir iş sahibi olsun." Evet, oğlun okusun ve çalışsın bir işte, Ama, herşeyden önce, o yanmasın "ateş"te. Sen önce, evlâdının âhiret hayatını, Düşün ve temin eyle, ebedî rahatını. Bu dünya, üç beş günlük bir hayattır, geçecek, Yarın, öbür gün derken, bir gün ecel gelecek. Bu kısa ömür için, nasıl bir anne baba, Kıyar da, evlâdını atar sonsuz azâba? Bir baba, evlâdına öğretmezse dînini, Ve eğer vermez ise, dînî terbiyesini. En merhametsiz baba, o kimsedir ki işte, Güzelim evlâdını, yakmaktadır ateşte Ne kadarsa babanın evlâda merhameti, Öğretir o nisbette, ona İslâmiyyeti. Anne baba ne kadar merhametsizse eğer, Onlara, o nisbette dünyayı öğretirler. Onlar da cahil kalıp, âhireti unutur, Merhametsiz olmanın nişânı işte budur. Halbuki her günahı yaptıkça o evlâdı, Anne babasına da, yazılıyor bir katı. Bir iyilik ve tâat yaptıkça da hem yine, Bir misli yazılıyor, baba ve annesine.) Bir gün de buyurdu ki; (Hakiki bir Müslüman, Rabbinin emri üzre amel eder her zaman. Dünya kazançlarının, Rabbimiz indindeki, İtibarı, bir zerre olsa idi eğer ki, Ondan, kıl ucu kadar vermezdi kâfirlere, Öyleyse bu dünyayı sokmamalı kalplere. Evet, cenab-ı Hakk''ın sonsuzdur merhameti, Ama azabının da, pek fazladır şiddeti. Gençlikte, Rabbimizin kahrından, gazabından, Çok korkmak ve titremek lâzım gelir her zaman. İhtiyarlıkta ise, af ve merhametine, Sığınmak lazımdır ki "orta yol" budur yine.)

