İmanın hakikati İslâm âlimlerinden, bir büyük evliyadır, Herkese tesir eden, nasihatleri vardır. O derdi; (Bir kula ki, Rabbimiz verdi îman, Öyle ise nedir ki, etmedi ona ihsan? Ve Allah, bir kula ki, îmanı vermemiştir, Böyle olduktan sonra, ne ki ona vermiştir? Bilin ki Âmentü''yü yalnız ezberlemekle, İmanın hakikati, kolayca geçmez ele. Asıl "iman" şudur ki, kul, korkarak Allah''tan, Çok küçük olsa bile, kaçınır her günahtan. Meselâ "kul hakkı"nı düşününce bir mümin, Ayağını uzatıp yatamaz rahat, emîn.) Bir gün de buyurdu ki; (Olmak için muvaffak, Riayet etmelidir iki şeye muhakkak. Birincisi şudur ki, işlemeyin hiç günah, Zîra günahkârları muvaffak etmez Allah. İkincisi "Duâ"dır, bakın duâ almağa, Gariplerin duâsı mühimdir elbet daha. Kim bir kulun gönlünü ferahlatırsa eğer, Yüz senelik teheccüd sevabı elde eder. Günahlardan kaçınmak, mühimdir elbet daha, Hakiki bir Müslüman, yanaşmaz bir günaha. "Âhiret"e inanmak, "Allah''a îman" gibi, Müslüman olmak için, mühim şarttır tabii.. Her kim ki âhirete îman eylememiştir, Allahü teâlâyı inkâr etmiş gibidir. Kabir azabı ile, vardır kabir sıkması, Buna da, her müminin lâzımdır inanması. Kabirde Münker-Nekir" adında iki melek, Çok korkunç sûretlerde, her mevtâya gelerek, Belli bâzı şeyleri sual edeceklerdir, Kabir suallerine cevap vermek bir derttir. "Kıyamet günü" vardır, o gün elbet olacak, Gökler parçalanacak, yıldızlar dağılacak. Bu yeryüzü ve dağlar, toz olup savrulurlar, Parça parça olur ve, sonra da yok olurlar. Bu, Kur''ân-ı kerimde, haber verilmektedir, Bunlara inanmayan "Küfre kaymış" demektir. Kıyamette her mahluk yok olup, sonra tekrar, Hepsi yaratılarak, mezardan kalkacaklar. Her mahlûkun çürümüş et ve kemiklerine, Hak teâlâ can verip, diriltecektir yine. O gün "Mîzan" denilen, kurulur bir terazi, Tartılır iyi kötü, amellerin cümlesi. "Amel defterleri" de, uçarak o gün yine, Sağ veya sol taraftan, gelir sahiplerine. İyiler "sağ"dan alır, kötüler "sol"yanından, Kâfir olanlara da, gelir "arka"larından.

