Dünya mel''undur İslâm âlimlerinden, çok büyük bir velidir, Söz ve nasihatları, kalpleri etti tenvir. O bir gün buyurdu ki; (Bu dünya bir imtihan, İnsanlar birer yolcu, dünya da sanki bir han. Ömür, tren misali, hiç durmadan gidiyor, Bazıları binerken, bir kısmı da iniyor. İnsan, doğduğu vakit binmiştir o trene, Sırası geldiğinde, inecek elbet yine. Dünyanın fâniliği, belliyken pek âşikâr, İnsan kurabilir mi, uzun boylu plânlar? Zîra buyuruyor ki, bizlere cenab-ı Hak, Gönderdim bu dünyaya, sizi fâni olarak. Veririm mal ve evlât misali ni''metleri, Fakat iyi bilin ki, alırım tekrar geri. Onlar sizin değildir, çok sıkı sarılmayın, Çünkü ayrılırsınız, hepsinden bugün yarın. Akıl, sıhhat, a''zâlar, verdimse de ben size, Bunları kullanırken, uymayın nefsinize. Ayrıca gönderdim ki, "Kitap" ile "Peygamber", Size emirlerimi versinler bir bir haber. Siz bu emirlerimi öğrenerek iyice, Kullanın nimetleri, bu ahkâm mûcibince. İtâat edenlere, Cennet vardır ebedî, Hattâ sonsuz olarak, her gün artar nimeti. Yoksa atılırsınız, Cehennem ateşine, Onun da her geçen gün, şiddeti artar yine.) Bir gün de genç bir kişi, gelerek huzuruna, Nasihat isteyince, şöyle buyurdu ona: (Ey oğlum, Hak teâlâ, yarattı ins ve cinni, Ki yapsınlar hakkıyla, kulluk vazifesini. Allahü teâlâya manen daha yaklaşmak, Onun Peygamberine uymakla olur ancak. Her bir hareketini uydurmadıkça O''na, Kavuşmak mümkün olmaz, Allah''ın rızasına. Hak teâlâdan başka, neye gönül verilse, Ma''bud yapılmış olur, o şeyler her ne ise. Bu halden kurtulmanın, çaresi de bir tektir, O da, O''ndan gayriye, hiç gönül vermemektir. Cennet nimetlerini istemek bile hattâ, Bu tasavvuf yolunda, sayılır kusur, hatâ. Cenneti arzu etmek, sevap ise de gerçi, Yine o büyük zâtlar, günah bilir bu işi. Böyle günah olunca, Cennete gönül vermek, Neye varır acaba, dünyayı fazla sevmek. Çünkü dünya, Allah''ın sevmediği şeylerdir, Yarattığından beri, hiç kıymet vermemiştir. Bunlara düşkün olan ve ardlarında giden, Kötü durumda olup, uzaktır merhametten.

