Muhammed isminin şerefi

A -
A +

"Altıparmak" diye meşhur "Peygamberler Târihi" kitabında şöyle anlatılıyor: Meşhur Nizamülmülk'ün bir yardımcısı vardı. İsmi "Muhammed" idi. Kendisinden hoşnud olduğu zaman bu ismiyle çağırır, hoşnut olmayıp incindiğinde ise, "Ey köle!" diye seslenirdi kendisine. Bir gün odasından çıktı ve, - Ey köle! diye seslendi. Adamcağız korku ve heyecanla koşarken, "Acaba bu sefer ne kabahat işledim?" diye düşünüyordu. Huzura çıkınca, mahcubiyet içinde büktü boynunu. - Özür dilerim efendim! Nizamülmülk, güleryüzle baktı ona. - Üzülme, senden hoşnudum. Kabahatim olmadı mı? Adam şaşırmıştı. - Bir kabahatim olmadı mı? - Hayır. Bu defa sevinçle sordu: - Öyleyse neden böyle çağırdınız? - Sana seslendiğimde abdestsizdim. "Muhammed" mübarek ismini o halimle ağzıma almayı uygun görmedim. *** Yine anlatılıyor ki: Kıyamet günü Fahr-i âlem Efendimiz şefaat iznini eline almış, keramet tacını başına takmış, yavrusunu arayan şefkatli anne gibi "Ümmetim ümmetim" diyerek mahşer yerini dolaşırken, Hak tealadan ferman gelir: - Yâ Muhammed, ümmetini hesaba getir! Efendimiz, önce Muhacir ve Ensarı, sonra şehidleri, sıddıkları, âlim ve velîleri ileri sürer. Asiler hani? Hak teala buyurur ki: - Ey Habîbim! İtaat edenleri getirdin, asiler hani? Muhlisleri getirdin, müflisler hani? Âlimleri getirdin, zalimler hani? Namaz kılanları getirdin, kılmayanlar hani? Efendimiz ağlıyarak arzeder: - Yâ Rabbî! Buyurduğun gibidir. Lakin bunlar puta tapmadı, sana şirk koşmadılar. Kabahatleri olsa da, sana, doğru iman etmişlerdir. Sen onları, bu halis imanlarına bağışla. Hak teala buyurur ki: - Ey Sevgili Habîbim! Benim onlara şefkatim ve merhametim seninkinden kat kat çoktur. Onları hesaba çekmekten maksadım, onlarla bizzat söyleşmektir. Onları muhatap kılmışım zatıma. Böyle olmasaydı hiç hesaba çekmezdim. Onların neler yaptıklarını inceden inceye sorarım ki, neler işlediklerini sen de bilesin. Dağlar gibi günahlarını nasıl affediyorum, sen de göresin.