Kaydet
a- | +A
Kibir ve tevâzu Allah adamlarından bir büyük evliyadır, Kibir gurur hakkında şöyle buyurmaktadır: (Kibir, her bir insanda, bulunur çok veya az, Evliyadan gayrısı, bundan pek kurtulamaz. Bir kimse, Allah için tevâzu etse eğer, Hak teâlâ indinde, bulur kıymet ve değer. Bu gün iki Müslüman, düşse bir ihtilâfa, Her biri, "Ben haklıyım" diyor öbür tarafa Halbuki haklı olsa, ne geçer ki eline? Belki ikisinin de, az kaldı eceline. Yakın olmasa bile, gelecektir âkıbet, Kimin haklı olduğu, çıkacak yarın elbet. Bu hal, şu koyunların haline benzer aynen, İtişip kakışırlar, mezbahaya giderken. Halbuki biraz sonra, hepsi boğazlanırlar, Lâkin bundan habersiz, kavga edip dururlar. Rahmete kavuşmağa, vesiledir "Tevâzu" Zîra yüksek dağlardan, aşağıya akar su. Sıfır seviyesinde kavuşurlar denize, Bu, insana bir ibret olmalı öyle ise. Aşağı olduğundan, denizin seviyesi, Ona doğru akarlar, nehirlerin cümlesi. İnsan da kendisini "Aşağı" görse eğer, Hak teâlâ indinde, bulur kıymet ve değer. O tevâzu ettikçe, yükselir derecesi, Böyledir Rabbimizin, âdet-i İlâhisi.) Bir gün de genç birine buyurdu; (Aman sakın, İyi bil kıymetini, bu gençlik zamanının. Annenin yavrusuna çok titrediği gibi, Daha ne güne kadar seveceksin kendini? Ve ne kadar nefsine böyle titreyeceksin? Halbuki pek yakında, belki de öleceksin. Hak teâlâ meâlen buyurur bir âyette; (Sen ve onlar gün gelir, ölürsünüz elbette.) Bu kısacık zamanda, yapacak tek iş vardır, O da, kalbi gafletten uğraşıp kurtarmaktır. Yâni tam yaşayarak, güzel İslâmiyeti, Tedavi etmelidir, bu mânevi illeti. Bu derdin ilâcını, öğrenip tatbik etmek, İnsan için en mühim vazife olsa gerek. Allah''tan başkasına, düşkün olan gönülden, Hiç hayır umulur mu, artık gitmiş o elden. Dünyaya eğilmişse, kulun kalbi eğer ki, Ondan, nefsi emmare iyidir elbette ki. Kalbin selâmetini isterler hep orada, Kurtulmuş olmasını ararlar ruhlarında. Biz ise, rûhumuzu dünyaya bağlayacak, Sebepler aramakla uğraşmaktayız ancak.)
ÖNE ÇIKANLAR