Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

Çok fakîr biri, Hâce Nizâmeddîn hazretlerinin cömertliğini duyup huzûruna geldi bir gün.

Ve arz etti hâlini.

Ancak bu velînin, o an için, bir çift eski ayakkabıdan başka yoktu bir dünyâlığı.

O “eski ayakkabı”yı verdi ona.

Ama az buldu fakîr bu ihsânı.

Kendi kendine; “Böyle cömert kimseden, bu da çok az" diyordu.

Kederli olarak geri döndü!

Ve konakladı bir handa.

O gece, Emîr Hüsrev hazretleri de ticâretten dönerken aynı hana indi.

Kendi kendine;

"Allah Allah bu handa hocamın kokusu var!" dedi.

Bu güzel koku, o fakîrin odasından geliyordu.

Kapıyı tıklatıp girdi içeri;

“Selâmün aleyküm!”

“Aleyküm selâm!”

“Nereden geliyorsunuz?”

“Nizâmeddîn Evliyâ hazretlerine uğradım, bir çift eski pabuçtan başka bir şey alamadım” dedi.

Hüsrev Dehlevî;

“Sen onu bana ver. Karşılığında bütün altın ve mücevherlerimi sana vereyim” dedi.

“Şaka yapıyorsunuz.”

“Hayır, çok ciddîyim.”

“Ama nasıl olur?”

“Âh âh! Sen bunun kıymetini bilseydin; bu pabuçları almak için, bundan daha fazlasını verirdin” dedi.

ÖNE ÇIKANLAR