Dünya, gölge gibidir... Allah adamlarından büyük âlim, evliya, Nice gencin kalbini, ilmiyle etti ihyâ. O bir gün buyurdu ki; (Bizi yoktan var eden, Bize, maddî mânevi, sonsuz nimetler veren, Sahibimiz "Allah" var, O nasıl unutulur? Fakat bu kâfir nefis, insana unutturur. Hattâ hem unutturur, hem de günah işletir, Lâkin günah işlemek, aczimizi gösterir. Hak teâlâ Kur''ânda buyurdu ki; (Eğer siz, Hiçbir günah ve haram işlemese idiniz, Başka, günah işleyen bir kavim halk ederdim, Ve istigfar ettirip, sonra da affederdim.) Çünkü biz, melek değil, insanız ve gâfiliz, Nefsimize aldanıp, günah yapabiliriz. İstigfar etmeliyiz peşinden ama hemen, Zîra kul, kurtulamaz istigfar ve tövbeden.) Bir gün de buyurdu ki; (Günah, "Ateş" gibidir, Yâhut dışı şekerle kaplanmış bir "Zehir"dir. Yarın kurtulmak için âhiret azabından, Yapmamak lâzım gelir Ona günah ve isyan. Bütün bu hakikatler, yarın anlaşılacak, Lâkin o gün iş işten çoktan geçmiş olacak.) Bir gün de buyurdu ki; (Çok alçaktır bu nefis, Yok mahlûkat içinde birşey ondan daha pis. Nefsin arzularını terk edenler pâk olur, Dünya ve âhirette, bulur rahat ve huzur. Haram olan bir şeyi, terk ederse bir insan, Ondan daha iyisi edilir ona ihsan. Kim anlayabilirse, dünyanın iç yüzünü, Dert etmez kendisine, onun üzüntüsünü. Bu dünyayı anlayan, ondan iyi sakınır, Dünyadan sakınan da, nefsini iyi tanır. Nefsini tam anlayan, kolay tanır Rabbini, Böyle kul, iyi bilir hududunu, haddini. Dünyanın aslı harap, seraptır şerbetleri, Nimetleri zehirli ve sahtedir zevkleri. Bedenleri yıpratır, emelleri artırır, Ona aldananları, yollarından saptırır. Onu kovalayandan kaçar, o daha fazla, Öyle ki, onu kimse yakalayamaz aslâ. Halbuki her kim ondan, yüz çevirir ve kaçar, Bu sefer o onları ardlarından kovalar. "Fâni olanı verip, alırsan "Ebedî"yi, Bu, olur senin için, faideli ve iyi. Kendini bilen kişi, düşkün olmaz dünyaya, Zîra iyi bilir ki, bir "hayâl"dir o güya. Şakîler, bu dünyaya sarılsa da rûz-i şeb, Lâkin "bâki" olana, sarılır iyiler hep.)

