İki türlü akıl... Allah adamlarından büyük bir evliyadır, Sözleri, hasta olan kalpler için devâdır. O bir gün buyurdu ki; (Bir Allah adamına, Rastlarsanız, her işi danışın gidip ona. Yanılır ekseriya çünkü sizin aklınız, Sonu pişmanlık olur, sormadan yaparsanız, Halbuki "Aklı selim" sahibidir velîler, Onlar, kalp gözü ile bakıp karar verirler. Pişman olacak bir iş, yapmazlar onlar aslâ, Hep İslâma muvafık iş yaparlar ihlâsla. Avamınsa aklına, "Akl-ı meaş" denilir, Bunlar, çok işlerinde, hep yanlış karar verir. Her ne yapsa, sonunda, olur pişman ve üzgün, Bugün yaptığı işi, beğenmez ertesi gün. Öğleden önce başka, sonra başka düşünür, Çünkü aklı esirdir, değildir serbest ve hür. Para pul, mevki makam, dünya hırsı ve şehvet, Aklı esir almıştır, değildir hür ve serbest. Bütün bu tesirlerden kurtulursa bir akıl, Onun hiçbir ameli, yanlış olmaz velhâsıl. Avamdan her kim uysa, o velîye ihlâsla, Kendi aklına göre, yapmazsa bir iş aslâ, Onun dahî her işi, olur iyi ve makbul, Hak teâlâ indinde, o da olur hâlis kul. Lâkin aklını atıp, birine tabi olmak, Herkesin yapacağı iş değildir muhakkak. Yani kolay olmayıp, çok çetindir bilâkis, Zira, "Ben de bilirim" demektedir hep nefis. Üstada tam uymağa, denir ki "teslimiyet" Böyle talebelere, çok gelir feyiz, himmet. Üstadı bırakıp da uyarsa kendisine, Himmetten mahrum kalıp, işi gider tersine.) Bir gün de buyurdu ki; (Ey oğlum, aman sakın, İyi bil kıymetini, bu vakit ve zamanın. İnsanın en kıymetli sermayesi bunlardır, Zira Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Allah''ın bir kulunu sevmediğine nişan, Faidesiz şeylerle uğraşır hep o insan." Yapacak iş şudur ki, her şeyden daha evvel, Doğru îman, itikad edinmeli mükemmel. Bundan sonra yapacak mühim işe gelince, Emir ve yasakları öğrenmektir iyice. Sonra bildiklerini ihlâsla yapmalıdır, İşte sonsuz kurtuluş, bu üçüne bağlıdır. İyi bilmelidir ki biz, "başı boş" değiliz, Bâzı emir yasaklar verdi bize Rabbimiz. Bunları bırakıp da, uyarsak nefsimize, Nasıl cevap veririz yarın sahibimize?)

