Ahiret ölçüsü... İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir, Sözleri, insanların kalbini etti tenvir. O bir gün buyurdu ki: (Bir hususta eğer siz, Üç ayrı kişi ile, istişare etseniz. "Dünya adamı" ise, eğer ki o kimseler, Üçü de ayrı ayrı size fikir verirler. Çözüm getirmek için, sonra bu mes''eleye, "Allah adamları"ndan, sorsanız yüz kimseye, Hepsinin de cevabı, aynı olur muhakkak, Zîra her mes''elede, tek olur elbette hak. Hattâ evvelkilerin söyledikleri ile, Bu zâtların cevabı, ters düşer birbiriyle. Buna sebep şudur ki, dünya ehli kişiler, Dünya menfaatini en önce düşünürler. Çeşit çeşit olunca dünya menfaatleri, Elbette ayrı ayrı cevap verir herbiri. Halbuki velîlerin ölçüsü bir tek olur, O da, "Hakk''ın rızası" ne ise, "ölçü" odur. Velîler düşünmezler, dünyayı hiçbir zaman, Allah''ın rızasıdır onlarca mühim olan. Allah''ın rızası da, tek olunca her işte, Cevap dahî tek olur, incelik burda işte. Her sual karşısında, muhakkak bu velîler, "Âhiret ölçüsüne" göre karar verirler. Başka insanlar ise "Dünyayı" ölçü alır, İşlerinin esası, hep dünyaya dayanır. Halbuki bu ikisi, zıttır birbirlerine, Birine "Doğru" gelen, "Yanlış"tır diğerine. Ayrıca bir incelik vardır ki yine bunda, Bir Allah adamına bir şey sorulduğunda, O işin "en hayırlı" cevabı neyse eğer, Onu, Allah o zâtın kalbine ilham eder. Hattâ yanlış bir cevap verse dahî o kişi, Yine hayra çevirir, Hak teâlâ o işi.) Bir gün de sohbetinde, bu mübarek velî zât, Tasavvuf hususunda, verdi şöyle mâlumat: "Tasavvuf", mahlûkatı kalbinden çıkarmaktır, Allahü teâlâya, daha yakın olmaktır. Başka bir ifadeyle, Allahü teâlânın, Sevgi ve rızasına, varmasıdır insanın. Bu sevgi ve rızaya, kavuşmak için dahî, Bir vasıta, bir rehber, gereklidir tabii. "İnsan-ı kâmil"dir ki, bu rehber ve vasıta, Bu, arada olmadan, kavuşulmaz maksûda. Talebe hocasını ne kadar çok severse, Kavuşur o nisbette, çok bereket ve feyze. Zîra Resulullah''ın kalbinden çıkan nûrlar, Bu büyük insanların, kalbinden yayılırlar.)

