Huzur için!.. Bu zât buyuruyor ki; (Her şeyden daha önce, Dînimizi öğrenmek lâzım gelir iyice. Sonra da ihlâs ile, onu tatbik etmektir, Çok küçük olsa bile, günah işlememektir. Bir kimse kendisini "Akıllı" sanır ise, Daima sıkıntı ve, çile çeker o kimse. Çünki böyle zannetmek, nefsinin arzusudur, Nefsini dinleyen de, bulamaz rahat huzur. Sırf "Nefsi kırmak" için, gelmiştir islâmiyet, Allahü teâlâya, düşmandır nefis elbet. Kırabilmek için de bu nefsi emmâreyi, Öğrenmek lâzım gelir, islâmı gayet iyi. Yâni biz nefse değil, nefs bize uyacaktır, Nefsine uymayanlar, yarın kurtulacaktır.) Bir gün de buyurdu ki; (Kim isterse tam huzur, İslâmın ahkâmına, tam uymaya mecburdur. Her kim tâbi olmazsa, islâmın ahkâmına, Dûçar olur Rabbinin gazab ve azabına. Yâni islâma uyan, mes''ut ve rahat olur, Sahibi tarafından, sevilir, huzur bulur. Bu dünya tarlasına, tohumunu ekmeyen, Hep nefsinin arzusu doğrultusunda giden, Hasat vakti gelince, alamaz hiç bir mahsul, Çok zor duruma düşer, mahşer günü böyle kul. Bu dünya hayatında, Rabbine ibadetten, Kaçanlar, mahrum kalır, ebedi saâdetten. Bir dünya lezzeti ki, değilse haram, yasak, Ona izin vermiştir, kullara cenab-ı Hak. Bunun için Müslüman, ehli sünnet üzere, Bir îman ve itikad, edinmeli ilk kere. Sonra öğrenmelidir, ne ise farz ve haram, Farzları edâ edip, günahtan kaçmalı tam. Dünya lezzetlerinin, zararından kurtulmak, Kullanırken "İslâma uymak"la olur ancak. Yâni Hak teâlânın, emir ve yasağına, Uyup kullanılırsa, zarar gelmez insana. Dîne uygun olarak, kullanılmazsa eğer, Çok zararlı olurlar, insana bu lezzetler. Hem günah işleyene, Rabbimiz eder gazab, Ve bunlar âhirette, görürler acı azab Dünya lezzetlerini, ya tam terk eylemeli, Yâhut da kullanırken, günah işlememeli. Bunları terk etmeyip, hem günah işleyenler, Yarın mahşer gününde, çok pişmanlık çekerler. Halbuki islâmiyet, günah işlemedikçe, Men ve yasak etmiyor, bunları binnetice. Lakin bu lezzetleri, helâl haram demeden, Rastgele kullanmayı ediyor yasak ve men.)

