Kurban Bayramının dördüncü günündeyiz... Hepinizin bayramı mübarek olsun efendim... Bugün, Resûlullah Efendimizin "Veda Hutbesi"ni paylaşmak istiyoruz sizlerle... Hicretin onuncu senesinde Sevgili Peygamberimiz hac için hazırlandılar. Medîne dışında bulunan Müslümanlara da haber gönderdiler. Binlerce Müslüman Medîne'de toplandı. Zilka'de ayının 25. günü 40 bin kişilik bir kâfile ile öğle namazından sonra Medîne'den hareket ettiler. 10 gün süren yolculuktan sonra Zilhicce ayının 4. günü Mekke'ye vardılar. Yemen'den ve diğer beldelerden hac yapmak üzere gelenlerin de katılmasıyla mü'minlerin sayısı 124 bine ulaştı. Peygamber efendimiz zilhiccenin 8. günü Mina'ya, 9. günü (arefe günü) Arafat'a gitti. Arafat Vâdisinin ortasında öğleden sonra Kusvâ adlı devesinin üstünde bir hutbe okudu. Bu hutbeye "Veda Hutbesi" denildi. Çünkü bu seneden sonra, bir daha haccetmek nasip olmadı kendilerine... Resûlullah efendimiz, bu hutbesinde özetle buyurdular ki: "ŞEHÂDET EDERİM Kİ!.." Ey Eshabım! Hamd Allahü teâlâya mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yarlığanmak diler ve O'na tevbe ederiz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin günahlarından Allahü teâlâya sığınırız. Allahın doğru yola ilettiğini saptıracak, saptırdığını da doğru yola getirecek yoktur. Şehadet ederim ki, Allahü teâlâdan başka ilah yoktur. O birdir O'nun eşi, ortağı yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Resûlüdür. Ey Eshâbım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız. Ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski dalâletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Ey Eshabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da kaldırılmıştır... Cahiliyetten kalan örf ve âdetler de kaldırılmıştır... Zulmetmeyiniz! Zulmetmeyiniz! Zulmetmeyiniz! Ey insanlar! Kadınlara hayırla muamele etmenizi ve Allahü teâlâdan korkmanızı tavsiye ederim. Çünkü onlar emriniz altındadır. Siz kadınları Allahın emaneti olarak aldınız ve onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz... "SÖZÜMÜ İYİ DİNLEYİNİZ!.." Ey mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz, iyi anlayınız ve iyi muhafaza ediniz. Muhakkak ki, Rabbiniz birdir. Babalarınız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız. Âdem de topraktandır. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Böylece bütün Müslümanlar da kardeştir. Allah katında en hayırlınız, Allahtan en çok korkanınızdır... Arab'ın Acem'e, Acem'in Arab'a, sarı ırkın siyah ırka, siyah ırkın da sarı ırka üstünlüğü yoktur. "Üstünlük ancak takvâ ile"dir. Ey nâs! Size bir emanet bırakıyorum ki, ona sıkı sarıldıkça yolunuzu şaşırmazsınız! O emanet Allah'ın kitabı Kur'ân-ı kerîmdir. Ey nâs! Yarın beni sizden soracaklar. Ne diyeceksiniz? Risaletimi tebliğ ettim mi? Vazifemi yaptım mı? Bütün Eshab-ı kiram; "Evet, yemin ederiz, Allahın risaletini tebliğ ettin, vazifeni yaptın. Bize vasiyet ve nasihatte bulundun. Böylece şehâdette bulunuruz" dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem efendimiz mübârek şehâdet parmağını kaldırarak; "Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!" dediler... Resûlullah efendimiz, "Veda Hutbesi"ni irad buyurduktan kısa bir müddet sonra da bu fâni dünyadan ayrıldılar... "Onu seveni sev" Resûlullah Efendimiz Veda Haccından dönerken "Gadîr-Hum" denilen yerde namaz kıldıktan sonra Eshâb-ı kirâma dönerek; -Ben mü'minlere nefslerinden daha sevgili, yakın değil miyim? diye sordular. Eshâb-ı kirâm tasdik ederek; -Evet Yâ Resûlallah, öylesiniz dediler. Sonra Hazreti Ali'nin elinden tutup; -Ben kimin efendisi isem, Ali de onun efendisidir, buyurdular. Sonra şöyle dua ettiler: "Yâ Rabbi! O'na düşmanlık edene düşmanlık et. O'nu seveni sev. O'nu aşağı tutanı zelil et. O'na yardım edene yardımcı ol. Nerede olursa olsun hakkı, doğruyu ona bildir!"