Sonucu etkileyecek bir iş yapmazsan hiç kimse seni arayıp sormaz, ne yaptığını da merak etmez. Kendimden biliyorum. Maç anlattığım yıllarda gazete köşelerinde, insanların ağzında adımız dolaşıp dururdu; şöyle dedi, böyle yaptı diye... Aleyhinde ya da lehinde ne söylenirse söylensin insanın hoşuna gidiyor. Futbol Federasyonu'nun durumunu da buna benzetiyorum. Eğer hakem atamaları Federasyon'da olmasa, uzaydan kimsenin bilmediği bir yerden yapılsa kimse Federasyon'un adını ağzına almaz. Hakem atamaktan başka hangi işte konu oluyor? Milli Takımlar kampı mı, futbolun altyapısı mı, yapılan yatırımlar mı? Hiç biri değil... İlla hangi maça hangi hakem verilecek; konu bu... Çünkü hakem sonucu istemeden etkileyen bir unsur. Uğurlu ya da uğursuz gelen bir eleman. Düşman veya dost... Maçı idare eden kişi. İşte Federasyon'un en popülist yanı. Peki kimler seçiyor bu Feredasyon'u? Büyük çoğunlukla kulüplerin delegeleri... Yani kulüplerin kendileri. Bir bakıma, kulüpler kendi maçlarına atama yapacak kurulu kendileri seçiyor. Sonra da oturup aralarında kavga ediyorlar. Kıyametler kopuyor. Bunu da anlamak mümkün değil... Hem kendiniz seçeceksiniz hem de oturup kavgalar edeceksiniz. Olay gürültü patırtı ile bitse neyse... Futboldan da önemli prestijler götürüyor. Kimsenin umurunda değil. Herkes bindiği dalı kesiyor. Seçimlerde adayları bu kriterlerde arayıp seçmeli. Hakem atamalarında, onları savunmada ve yetiştirmede dimdik ayakta durabilecek biri seçilmeli. Tabii bir de işlerine siyaseti karıştırmayacak kişi olmalı. Tekrar işin popülist yanı hakemlere dönelim. Kafalar yine karışık. Maç yönetecek kişilerin kendilerini atayacakların seçiminde yer alması anlaşılmaz. Hakem Derneği bu seçimler için Osman Avcı ve Tamer Yalçındağ'ı delegelikten çıkardı. Onların yerine faal hakemler İsmen Arzuman ve Selçuk Dereli'yi belirlerdi. Eskileri hiç değilse faal hakem değildi. Ne olacak şimdi? Zaten ben hakemlerin bu Federasyon seçiminde yer almasından yana değilim. Bu iş onları Federasyon politikalarının içine sokuyor. Aralarında bölünüyorlar, nifak tohumları içinde didişip duruyorlar. Kendilerini geliştireceklerine adamacılık oynanıyor. İşte bunun için kendilerini atayacak kurulların seçiminde ne işleri olur anlamak mümkün değil. Bir kere daha söyleyeyim. Kriterler bunlar. Adaylar çetrefilli işlere göğüs gerebilecek kişiler olmalı. İşleri eyyamcılığa bırakmamalı...